Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda, Gazze'de acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunularak çatışmaların durdurulmasını talep eden karar tasarısı kabul edildi. Kararın hiçbir yaptırımı söz konusu değil ayrıca olsa da muhatap israil teröristi olduğundan yine herhangi bir yaptırım söz konusu olmayacaktır çünkü Batı, israil desteğinde çekimser değil nettir.
Tasarı 120 oyla kabul, 14 ret ve 45 çekimser oyla kabul edildi. Ülkelerin çoğunluğunun insani hassasiyetle davranması sevindirici, ret oyu kullananların hangi duyguyla kullandıkları merak edilecek bir konu. Ret ve çekimser oyların arasında ilginç ülkeler var. Örneğin retçilerin arasında Macaristan var. Macaristan, İsveç’in NATO üyeliği için Türkiye ile birlikte hareket eden bir ülke. Diğer ret eden ülkeler Batı zihniyetini aşikar bir şekilde yaşayan ve yaşatan ülkeler.
Çekimser oy kullanan ülkeler arasında Ukrayna var; savaşı iki yıldır yaşamasına rağmen “Acil Barış”a duyarsız kalabilmiş ve üstelik İşgalci israil zulmüne aşikar bir şekilde destek vermektedir. Çekimser oylar arasında maalesef üç İslam ülkesi var. Bu İslam ülkeleri Irak, Tunus ve Arnavutluk, ABD’nin ülkenin her yerinde üslerinin olması Irak hükümetinin halen esir durumda olduğunu gösteriyor. Tunus ise darbeyle yönetimi ele geçirip Gannuşi’yi cezaevine koyan Kays Said gibi bir halk ve İslam düşmanı var. Bu küresel düzeydeki kargaşayı fırsat bilerek Gannuşi’ye suikast olarak değerlendirmesi muhtemel bir girişim olabilir. Arnavut ise balkanlarda Sırbistan tehdidinden dolayı ABD’ye sadakatini bozmamaya özen gösteriyor.
Filistin’e karşı insanlık dışı saldırılar söz konusuyken ülkelerin halkın nabzını göz ardı ederek verdikleri bu kararlar devletler arasında çıkar odaklı bir politikanın hükmünün olduğunu gösteriyor.
Endonezya’dan Fas’a kadar oluşması gereken bir İslam bloğunu temenni ederken böyle yöneticilerin hüküm sürdüğü ülkeler her türlü ilerlemenin önüne geçmek için girişimlerde bulunmaktan kaçınmayacaklardır. Ülkeler bir araya gelmiyorsa halklar bir araya gelmelidir.
Son üç haftada sadece İslam ülkeleri değil Avrupa’da da halk milyonlarca nüfus ile sokaklardaydı. Bu halkı kanalize edebilecek sivil toplum kuruluşlarının uluslararası bir diyalog kurup hükümetlere rağmen birlik oluşturması ve mevcut yönetimlere baskı kurmaları denenebilecek bir girişimdir. Halkın kontrolsüz ambargo girişimi fazlasıyla karşılık bulmuş ve buluyor. Bu tür faaliyetleri organizeli hale getirmemiz gerekiyor. Mevsimsel ve sosyal medyalık bir ambargo değil hayat boyu bir yaşam standartı geliştirmemiz gerekiyor.
Sivil toplum olarak güçlü bir toplumuz ve insani ve İslami bir uluslararası organizasyon, hükümetler üstü bir kurumun doğuşunu kolaylaştırabilir. Sisi, Esad, Kays Said ve Bin Selman’ın insafına kalmış bir İslam Birliği hayalden öteye gitmez. Sorunu halk olarak bizler çözmeliyiz.