Fransız polisinin kurşunuyla öldürülen 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel’in cenazesi sonrasında büyüyen olaylar Fransa’da kaos ortamı oluşturmuş durumda… Sosyal medya üzerinden organize olan ve sanal oyun kültürüyle büyüyen gençlik, oyun dünyalarında yaşadıkları savaş sahnelerini Marsilya, Lyon, Toulouse, Paris’te gerçek hayata taşımış bulunmaktadır.
Fransa’da %10 dolaylarında göçmen bulunuyor ve bunların büyük çoğunluğu Kuzey Afrika kökenli. Zaman zaman polis saldırıları yaşayan mülteciler seslerini duyurduklarında gündem olabiliyorlar. Çoğunlukla ırk, din ve kültürleri ortak olduğundan organize olmaları da daha kolay oluyor. Diğer taraftan göçmenlerin artış göstermesi ülkede üstü örtülmeye çalışılan aşırı sağcı Le Pen gibi kesimleri meydana çekiyor. Küresel ekonomik ve enerji kriziyle oluşan sıkıntıların, refah paylaşımı söz konusu olunca çirkefleşen Batı, krizlerin faturasını her zaman olduğu gibi mültecilere, mazlumlara kesmektedir. Ekonomik kriz mülteciler, milliyetçilik ve üzerine istihbarat provokasyonları eklenince renkli devrimler kaçınılmaz olmaktadır.
1958 yılında Cezayir’in bağımsızlığıyla 5. Cumhuriyetini ilan eden Fransa, yeni cumhuriyetlere gebe iç karışıklıklar yaşamaktadır. İşin toplumsal boyutunu İtalyan Başbakanı Meloni zaman zaman Fransa’yı hedef alarak durumu özetlemektedir; Fransa’yı Afrika sömürgelerinden dolayı eleştirerek Avrupa’ya göçün sebebi olarak dile getirmektedir.
Fransa’nın içinde yaşananlar bunlar, bir de dışarıda olanlara bakmak gerekiyor. Rusya-Ukrayna savaşında Çin’in arabuluculuğunu meşrulaştırmaya çalışanların başında Macron gelmektedir. Nisan ayında Macron, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ile birlikte Çin’e gitmişti. Belki Çin ve dünyaya Avrupa’nın tek güç olduğunu göstermek ihtiyacını hissetmişlerdir. Bununla birlikte son zamanlarda Fransa’nın tüm girişimleri ABD’den uzakta, Çin’e yakın olarak gelişmektedir. Ukrayna savaşında büyük bir darbe yiyen Fransa, ABD’nin Çin ile mücadelesinde taraf olmak istememektedir. Afrika ve Doğu Avrupa’da alanı iyice daralan Fransa, Çin ile karşı karşıya gelmek istemiyor.
Çin’e karşı sağlam bir organizasyon(!) gibi görünen G7’de bulunan Fransa, Ağustos ayında toplanacak BRICS’e gözlemci olarak davet edilmek istendiğini dile getirdi. Yine Avrupa’nın bir güç olmasını, NATO benzeri bir yapı düşüncesi taşıyan Macron, Almanya’yı ziyaret etmek üzereyken olaylar patlak vermiş ve ziyareti ertelemek zorunda kalmıştı. Almanya’nın 2. Dünya savaşından bu yana ilk defa savunma sanayinde gelişmek istemesini hatırlamak yerinde olur.
Demografik yapısı ve göçmenlere yapılan zulüm ile kitle ayaklanmaları potansiyeli taşıyan Fransa, küresel çapta AB şemsiyesini de kullanarak etkin olmaya çalışıyor. Fakat Batı’nın etkin olması fitne üzerine olduğundan; güçlü olduğunda Suriye’de çatışma, Afrika’da kaos ve sömürü, Doğu Akdeniz’de belirsizlik, Azerbaycan- Ermenistan’da çatışma olarak kendini göstermektedir.
Ulus devletin temeli atılan Fransa, Yeni Dünya Düzeni için bertaraf edilmesi gereken bir kale olarak mı görülüyor?..
Mevcut tablo bu soruyu da gündeme getirebiliyor.