İslam dünyası Yeni Zelanda’da iki camiye yapılan saldırıyla her gün yaşadığı acıya bir acı daha katarak problemin küresel boyuta taşındığını bir kez daha görmüş oldu.
Avrupa ve ABD’de moda olan İslamiphobia söylemleri batının tüm düşmanlıklarını iyi niyete yoranların geliştirdiği bir söylemdir. Yüzyıllardır yaşanan düşmanlığın adını yumuşatma gayretidir. Rahmet dini İslam’ın fobisi yoktur, İslam düşmanlığı vardır.
Trump’ın gelmesiyle aşikar bir şekilde dile getirilen yabancı düşmanlığı yıllardır Avrupa’da devletlerin organizesiyle yapılmaya çalışılmaktadır. Kopenhag Kriterlerine AB vatandaşı olan Müslümanların dahil edilmediği faşist Avrupa devletleri söz konusudur. Devletler yasak koyunca halkta illegal bir bakış acısı gelişmekte bu durum faşist ve evanjelik örgütlerce saldırı anlamı taşımaktadır. Biraz açalım…
Terör bahane edilerek cami, ezan, minare, peçe, çarşaf, türban, Hz Peygambere hakaretlerle İslam’ı yasalarla boğup düşman göstermeye çalışmaktadırlar; İsviçre’de toplam dört minare olmasına rağmen ve bu tahammülsüzlükle minare yasağı için referanduma gidip ‘evet’ oyuyla anayasa değiştirilmesi, Fransa ve Belçika’da burka giymenin yasak olması, Avrupa Adalet Divanı’nın başörtü yasağı kararı, İspanya İçişleri Bakanlığı tarafından “Aşırı dinci Müslüman nasıl olur?” adıyla el kitapçığı dağıtılması, Avusturalya’da “İslam Yasası”, camisiz tek başkent Atina’da camiye izin verilmemesi ve buna benzer birçok örnek…
Ekonomik krizler ve mülteci göçünü de bu tür yasalara eklersek AB toplumunda İslam’ı hedef yapıp düşmanlaştırılmasını kolaylaştırarak, yasalarla “ Müslüman Avını” söz konusu yapılmaktadır. Her gün yeni bir cami ya da örtülü bir Müslümana saldırı bunu göstermektedir.
Bunlar olayların sosyal boyutu bir de siyasal boyutuna bakmak gerekiyor.
Pasifikte Çin’e karşı oluşturulan güç dengesinde çözülmelerin önüne geçmek için verilen bir mesaj olabilir. ABD bölgede Çin’e karşı güvenlik çemberi oluşturmak istemektedir; nükleer tehlike olmasına karşın ABD’nin Kuzey Kore ile diyalog kurup pasifize etmesi, Güney Çin Denizinde Japonya, Filipinler, Güney Kore, Avusturalya ve Yeni Zelanda dahil edilmek istenmektedir. Avusturalya ve Yeni Zelenda’nın İngiliz Topluluklar üyesi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda Birleşik Krallığın derin yapısına derinden bağlıdır ve bu durum Pentagon için tehlike arz etmektedir. Aralık 2018 tarihinde Avustralya, İngiltere’den 26 milyar dolarlık savaş gemisi satın almış ve sonra Japonya ve Hindistan’da buna dahil olmuştu.
Yine The Five Eyes (Beş Göz) denilen 5 ülkenin (ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda) dahil olduğu istihbarat ağı tüm bölgeyi kontrolü altına almaya çalışmaktadır. Böyle uzun zaman alan hesapların yapıldığı ve mesajların verildiği örgütsel bir saldırının bu ağdan habersiz saldırıyı gerçekleştirmesi düşünülemez.
Belki garip bir ayrıntı olacaktır ama Batı’dan göç eden milyoner zenginlerin göç ettikleri ülkeler arasında Avustralya ve Yeni Zelanda başı çeken devletlerdir.
Düşmanlık, küresel bir boyut kazanmakta, hedef ise küresel güçlerin terör olaylarıyla kendi kumpas ve saldırılarını örtbas etmeye çalışmasıdır. Cumhurbaşkanının söylemi buna dikkat çekmektedir “Yeniden bir Haçlı- Hilal mücadelesi istemiyoruz. Çok merak ediyorsanız gereği de olur, bunu da açıkça söylüyoruz” küresel terörün hedefinde ‘insanlık’ vardır fakat buna en büyük direnç gösteren Müslümanlar olduğu için düşmanlığın temel kaynağı olarak gösterilmektedir. Sadece insan olmak bile bunlarla mücadele anlamına gelmektedir.