Geçen hafta Çin`in dünya çapında özelde de Asya, Avrupa, Afrika ve Güney Amerika`da yatırımları azımsanmayacak boyutlara gelmiş durumundan söz etmiştik.

Çin, Güney Amerika`da ötekileştirilmiş ABD karşıtı ülkelere kol kanat germekte özellikle enerjide alternatif oluşturma bakımından stratejik hamleler atmaktadır. Darbe ve ekonomik kriz ile boğuşan Venezüella`ya 50 milyar dolar yatırım yapmış ve 20 milyar dolar daha yatırım yapmaya hazırlanmaktadır.

Çin, Enerji alanında yaşadığı sıkıntıyı birçok yerden iyi ilişkiler, yatırımlar ve finans yardımlarıyla kendi lehine çevirerek ucuz enerji elde etmektedir. Çin İran`la enerji ağırlıklı 600 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Enerjiyle ilişkide olduğu tüm ülkeler aynı zamanda ABD ile sorunlu ülkeler, Suudi Arabistan buna istisnadır.

Enerjide dışa bağımlı olan Çin, teknoloji sektöründe lider konumuna gelmiştir.

Çin, Dünyada üretilen tüm kişisel bilgisayarların %90`ını

Cep telefonlarının %70`ini

Klimaların %80`ini

Güneş enerji panellerinin %80`ini tek başına karşılıyor.

2030'a kadar, yapay zekanın da dahil olduğu Yüksek Teknoloji Arge 150 milyar ayırdı.

Yeni İpek Yolunu kendi kontrolünde kurarak lojistik şehirlerde ‘Chinetown`lar ile kontrolünü sağlamaya çalışacaktır. Pekin`den Moskova`ya 7000 km uzunluğunda 250 milyar dolar maliyetinde projeyi Çin üstlenmiştir.

Dünya ekonomik göstergeleri artık sadece ABD tarım dışı istihdam rakamlarını takip etmiyor, Çin`in yavaş büyümesi ya da ekonomik bir sarsıntısı, Yuan-Dolar endeksi tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Kriz söz konusu olursa yatırım yaptığı ülkeler direk etkilenecektir ve bundan dolayı artık Çin göstergeleri de yakından takip ediliyor. Dahil olduğu uluslararası olayların kontrolünün kendisinde olmasına dikkat etmektedir. Bu minvalde değerlendirebileceğimiz kendi sanal paraları dışında tüm sanal paraları yasaklaması gibi…

Çin`in ekonomik yayılmacılığı siyasal ve kültürel yayılmacılığa dönüşür mü? Sorusuna cevap arayacak olursak…

2017`de Davos`ta Dünya Ekonomik Formunda konuşan Xi Jingping, “Çin`in global sorumluluk üstlenmeye ve global yönetime aktif bir şekilde katılmaya” hazır olduğunu ifade etmişti. Yine Çin Komünist Partisinin 19. Kongresi oldukça ses getirmiş, ‘insanlık için ortak kader topluluğu` oluşturmaya çalışılacağı başkan tarafından dile getirilmişti. Çin ve İngiltere, ikili ilişkilerin toplumsal temellerini güçlendirmek üzere, halklar arası değişimi ve kültürel değişimi genişletme konusunda anlaşmaya varıldı.

Kültürel kısmı uzun zaman alabilir fakat siyasal kısmı kaçınılmaz görünmektedir. ABD`nin her bölgede karşısına çıkması ve engel olması Çin`i siyasi müdahaleye zorlamaktadır. Suriye`de savaş sonrası Çin`in Suriye`yi yeniden inşası için kolları sıvaması, yine ABD`nin Pakistan`a sataşmaya hazırlanması ve Çin`in Pakistan`ı savunmaya başlaması bu duruma örnektir, bunun Afrika`da da örnekleri mevcuttur.

Kültürel yayılmacılığı söz konusu olursa akıllara hemen Doğu Türkistan gelmektedir ve buda hatıralarda hiç iyi sahneler bırakmamaktadır. Yüz yılı aşkın bir süredir empoze etmeye çalıştığı Çinlileştirme ve Komünist kimliğine tüm gayretleriyle direnen Müslüman Uygurlar, yasakların ve zulümlerin her çeşidini görmektedirler. Kültürel yayılmacılığın sonuçlarını yüz yılı aşkındır işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan ve Tibet üzerinden okuyabiliriz.