İmam kelimesinin sözlük anlamı: Önde olan, kendisine uyulan, önder ve lider demektir. Terim olarak fıkıhta imam: Cemaatin önüne geçip onlara namaz kıldıran kimseye denir. İmamın yapmış olduğu göreve de imamet denir. İmamlık faziletli bir görevdir. Gelişi güzel herkes bu görevi yapamaz. İmam kelimesi, anne demek olan “el-ümm” kelimesinden türemiştir. “Ümmet” kavramı da aynı köke dayalı olarak, bir köke, bir öze, bir anne gibi asıla bağlı olan anlamına gelir. İmam, bir anlamda “ümmet”in önderi ve liderdir. Bir kök durumundadır ve arkasında bir cemaat vardır. Bu cemaat de bir imamın/önderin peşinde olduğu için “ümmet” adını almaktadır. Ümmetsiz imam, imamsız ümmet olmaz. Devlet başkanına, hadis, kıraat ve mezhep önderlerine de imam denildiği halde biz burada camii ve mescit imamlığı üzerinde duracağız.
Bazı görevler diğer görevlere nazaran daha büyük önem arz eder. Sorumluluğu büyüktür. Hele hele cemaat, imam Ebu Hanife`nin müntesibi ise imamın görev ve sorumluluğu daha da artar. Çünkü cemaat kıraat yapmamakta, sadece imama uymaktadır. Dolayısıyla imamın namazındaki bir aksama direk cemaatin namazına etki eder.
İmam, bulunduğu toplumda söz ve fiilleri ile örnektir. Her davranışı cemaat tarafından izlenir. Dolayısıyla günahı da ikiye katlanır. Biri kendi yaptığı, diğeri de topluma kötü örnek olduğu içindir.
İmam, İslam`ı tüm yönleri ile halka öğretir. Vaaz, sohbet, nasihat ve eylemleri ile cemaati eğitir. Kur`an ve İslami ilimleri öğrenmek isteyen talebelere ders verir.
İmam, caminin yöneticisidir. Caminin fiziksel anlamda da temiz tutulması ve düzenlenmesini sağlar. Çünkü: Allah`ın evi olarak nitelendirilen bu mekânın tüm mekânlardan daha temiz olması gerekir.
Cemaatin devamlı camiye gelmesi ve çoğaltılması için imam sempatik olmalıdır. Cemaatin sorunları ile ilgilenir. Kişisel meselelerini tamamen caminin dışında bırakır. Kılık kıyafeti ile gerçek bir Müslüman önderi yansıtarak her konuda örnek olur.
Kimi imamların “Sallabaşı, al maaşı” mantığı kökten yanlıştır. Maaş için imamlık yapan ancak maaşını alır. En büyük mükâfat olan Allah rızasından mahrum kalır. Hâlbuki asıl olan Allah rızasıdır. Maaş ise sadece imamın halka muhtaç olmaması, ekonomik bağlamda bağımsız olması, görevini bu yüzden rahat yapabilmesi ve geçim peşine düşüp de asli görevini unutmaması içindir. Asıl hedef geçimse, Allah rızası nerde kalır?
Kimi imamların ben sadece Kur`an ve ezan okumasını bilirim demesi ne kadar doğrudur? Kuran`ın lafzını güzel okuyup da manasından be haber olunursa, biricik ve tek hayat nizamı olan Kuran`ın yaşama geçirilmesi hususunda topluma nasıl önderlik yapılabilir ki?
İslami bilince sahip insanlar tüm oturum ve sohbetlerinde camiye gitmenin, cemaatle namaz kılmanın öneminden bahsettikleri halde beş vakti camide ve cemaatle geçirmek, çok az Müslüman`a nasip olur. Nasip olsa da tesbihatı yapmak ilk sünnet ve son sünnetleri kılmak her zaman mümkün olmaz. Ama bir görev düşünün ki beş vakit namaz için ezanı siz okuyorsunuz. Cemaate namazı siz kıldırıyorsunuz, duaları siz yapıyorsunuz, namaz sonrası aşrı siz okuyorsunuz. Bundan daha iyi ve daha güzel bir görev olabilir mi? Bu Mevla`nın lütfü keremi değil de nedir?
Görevimizin bilincinde olup gereğini yerine getirebilen kullar olma dileği ile Allah`a emanet olun.