Zenginlerin, az bir ücret karşılığında fakirleri kendilerine hizmetçi yapmalarının ve sermaye sahiplerinin çalışanları küçük bir ücrete karşılık istihdam etmelerinin, büyük ihtilallara sebebiyet vereceğine dikkat çekmiştir.

 Say`ın sermaye ile mücadelesi, önce Tunus diktatörünü, daha sonra Mısır diktatörünü dize getirmiştir. Bugün, bu mücadele, Libya, Yemen, Bahreyn ve Cezayir gibi dikta rejimlerin hâkim olduğu yerlerde devam etmektedir. Bu dikta rejimler de alaşağı olacaktır inşaallah. Bu mücadelenin sebebi, İslami anlayıştan yoksun olan, sermaye sahibi kişilerin, mazlum ve mustazaf halkı ezerek sömürmesidir.

Bir yanda her türlü lükse sahip, ülkenin zengin sınıfı ve diğer yanda, bütün sosyal haklardan yoksun, aldığı ücret geçimine yetmeyen, işçi ve amele kesimi, bir yanda, her türlü zor şartlarda çalışanlar ve çalıştığı halde hakkını alamayanlar, diğer yanda, çalışanın sırtında zevk ve sefa içerisinde kat ve yat diken sermayedarlar.

Bu ülkelerde hâkim olan iktisadi sistem, sermayeyi esas kabul ederek onu her şey saymış ve “Sermaye olmadan hiçbir şey yapılamaz” görüşünü savunarak insanın terine ve emeğine hiçbir kıymet vermemiştir. Onlara göre işçi, ister yeraltı madenlerinde çalışsın, ister dehlizlerde nefes tüketsin, ister tarlalarda orak sallasın ve isterse sırtında taş taşısın, değeri yoktur. İşçiye verilen ücret de, sermayeyi kullanmaya vesile olmasındandır. Bu da sadaka kabilinden bir şeydir.

Bu sistemlerde sermaye adeta putlaştırılmıştır. Mabut hâline getirilmiştir. Yeraltından çıkarılan petrol, baştaki kral ve çevresindeki zenginlerin başını döndürmüştür. Ölüm denen şey unutulmuş, ebedi olarak yaşayacakları hissini kendilerinde hâkim kılmıştır. Mustazaf halkın, bir gün uyanışa geçeceği ve haklarını kendilerinden talep edeceği, akıllarına gelmemiştir.

Mustazaf halklar bir bir uyanıyor. Haklarını, sıkmış oldukları yumruklarla              talep ediyorlar.

Peki, bundan sonra sermaye     sahipleri ne yapacak?

Sermayeyi meşru sınırlar içerisinde işletecekler mi? İşçi, fakir ve yoksul gibi hak sahiplerinin hakkını iade edecekler mi? Aradaki sınıf farklarını kaldırılarak adil bir sistemi hâkim kılacaklar mı? Sermayeyi eline alan tüm zenginler, işverenler, fabrika ve mağaza sahipleri, krallar ve diktatörler, mazlum halkın sesine kulak verecekler mi? Çalışanlar, hak ettikleri sosyal hak ve ücretlerini alabilecekler mi? Zekât gibi haklar sahiplerini bulacak mı? Bunu zaman gösterecek.

Hani hatırlayın. Mekke müşrikleri, sahabeleri yurtlarından çıkardılar. Her neleri varsa ellerinden aldılar. Aç ve susuz hicrete zorladılar. Medine`de bir yanda muhacirler, diğer yanda Medine`nin tüm hurmalık, çarşı, pazar ve gelir kaynaklarını ellerinde bulunduran Yahudiler. Tüm zenginlik kaynaklarını ellerinde bulundurup, fakiri ve yoksulu gözetmemeleri yetmediği gibi, bir de Allah ve Resulüne ihanet…

Allah, yahudilerin tahtalarını, kalelerini, alaşağı edip yerlerine mazlum ve mustazafları varis kılmadı mı? Allah bugün de zalim ve diktatörleri alaşağı edip yerlerine mazlum ve mustazafları hâkim kılmaya kadirdir.

“Allah`ın, (fethedilen) şehir halkından ganimet olarak Peygamberi­ne verdiği mallar, Allah`a, Peygamber yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece mallar, içinizdeki zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Bu ganimet mallarında, bilhassa yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış, Allahın lütuf ve rızasını isteyen, Allaha ve Resulüne yardım eden fakir muhacirlerin hakkı vardır. İşte samimi olanlar onlardır.”( Haşr 7-8)

Selam ve dua ile…