Bir dönem mütedeyyin kesim ve kişilere yönelik operasyonlarda kişi ve kurumları suçlamak amacıyla doküman veya müstehcen içerikli cd ve dvd`ler ev ve işyerlerine konularak suçlama yoluna gidiliyordu. Birbirleriyle hiç alakası olmayan kişiler eş zamanlı operasyonlarla yakalanır ve sanki suçluymuşlar gibi önceden ne kadar olay varsa arka arkaya sıralandıktan sonra bu operasyonun görüntüleri manşet manşet medyada yayınlanırdı. Bu sayede bu kişilerin kamuoyunda suçluymuşlar gibi bir pozisyonun oluşturulmaya çalışılırdı.

Mütedeyyin bu insanlar suçsuz bir şekilde tutuklanır mahkemeye çıkarılıncaya kadar aylar geçerdi. Ne yazık ki kimse bu şahısların suçsuzluklarını bas basa bağırmalarına kulak asmazdı.

Operasyonlar kimi bakan, bakan oğlu, danışman oğlu, iş adamı ve belediye başkanlarına yönelik olunca operasyonları yapanların keli görünmeye başladı.

Elbet yakalanan kişilerin suçlu olup olmadıkları henüz kesin değil. Ancak suçlu olmasalar da tüm kamuoyuna suçluymuşlar gibi lanse edildiler. Netice de hükümet bundan zarar görecektir. Zararın etkisinin hafifletilmesi sonuna kadar operasyonun üstüne gitmekle mümkündür. Eğer ki bu şahıslar bir komplo kurbanı ise aklanmış olacaklar. Yok, eğer suçlu iseler yolsuzluğu yapanlar bakanlarımızın oğulları dahi olsalar üzerine gidiyoruz izlenimi verilmiş olacak.

 Arınç:”Siyasi iradesini güçlü olarak yargının yanında tutan hükümetimiz bu konuda da yargının arkasında olacaktır. İsimler kim olursa olsun, en yakın ilişkide bulunduğu kişiler, ne kadar yakın olursa olsun, hükümet ile ne kadar iyi ilişkilerde olduğu farz edilirse farz edilsin bizim nazarımızda her şey nötrdür. Karara saygılı olacağız ve engellemek için hiçbir çaba göstermeyeceğiz” dedi.

Arınç böyle söyleyerek durumu yumuşatmaya çalışsa da operasyonun hükümet açısından olumlu bir yanının olacağını söylemek zor.

Operasyonu yapan kişi ve taraflar açısından bunun daha çok zarar getireceği söylenebilir. Çünkü operasyonlarda ne kadar sinsice bir yöntem izlendiğini kamuoyu iyi görüyor. Memlekette karalama kampanyalarıyla iş yapanlar hiçbir şekilde tasvip edilmez.

İstanbul Emniyeti`nde görevli 11 şube müdürü görevinden alındı. Boşalan koltuklara da jet hızıyla atama yapıldı. Mütedeyyin insanlara yönelik yapılan operasyonlarda sessiz kalan hükümetin jet hızı ile bu amirleri görevden alması soruşturmanın selameti açısından önemli olsa da dikkat çekicidir. Bununla hükümetin paniklediği izlenimi ortaya çıkıyor.

Operasyon çok yönlüdür. Bir yandan dershaneleri kapatmaya çalışan hükümete gözdağı vermek, seçim arafesinde hükümeti yıpratmak ve aynı zamanda İran ile yapılan altın ticaretini baltalamak. Altın ticareti Halk Bankası aracılığıyla yapılıyor. Eğer bu ticaret bir yolsuzluğa dönüştürülmüşse elbet ortaya çıkarılıp sorumlular cezalandırılmalıdır.

Türkiye ile İran arasında çok uzun bir süredir alınan enerjiye nakit yerine altın ödeniyor. Bu operasyon devam eden Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ilişkilere yöneliktir. Bu ilişkileri yürüten bir kamu bankası olan Halk Bankası ise bu operasyonun belkemiğidir. Bana göre bu operasyon hükümete ve direk asıl olarak Halk Bankasına yöneliktir ve diğer her şey teferruattır. Nedeni ise çok açık; İran`dan aldığımız doğalgazın parası Halk Bankası`nın İran`daki hesabına yatıyor. İran da bu parayla altın alıp Türkiye`ye doğalgaz ihraç ediyor. Bu durum da en çok ABD ve İsrail`i rahatsız ediyor.

Açıkça şunu söylemek gerekir ki operasyonu yapanlar içerde ve dışarıda meydana gelen gündem ile hedeflerine ulaşmış oldular. Hükümetin yolsuzluklara dayalı bir sistem kurmakla suçlanması, seçimler öncesinde AKP`ye verilebilecek en büyük zarardır.

Gözaltılar, mevcut siyasi ve iş dünyası elitini en yumuşak noktalarından vuruyor: İnşaat ve yolsuzluktan. Emlak sektöründe ya da altın ticaretinde böylesi anlaşmaların yapılıyor olması şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan böyle bir operasyonun mümkün olmasıdır.

Bu operasyon, Gezi Parkı protestolarından bu yana Başbakan Erdoğan`ın iktidarına yönelik en büyük başkaldırı olarak değerlendirilebilir.