“İnananların, imanlarının kat kat artırmaları için, kalplerine güven indiren O`dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah`ındır. Allah bilendir, Hâkim olandır. İnanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş budur” (Fetih 5-6)
Kulun Allah`a yaklaşması farz olan ibadetlerini yerine getirmesi, beraberinde nafile ibadetler yapması, herkesin tok iken aç kalması ve fakir ve yoksulu gözetmesi ile mümkündür. Bunları yapmakla ruh hayvani âlemden melekuti âleme doğru yol alır. Cismanililikten uzaklaşıp ruhaniliğe doğru yükselir. Kalp ve ruh sevinir, sükûnete ulaşır.
Ruhun sevinmesi ile ilgili Dünya yayınlarının yayınladığı Üstad Seyit Kutup`a ait “Ruhun Sevinci” kitapçığını okudunuz mu? Okumadıysanız mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Bu kitapçık otuz altı sayfadan oluşuyor. Bence sadece okumakla da yetinmeyin tavsiye edin ve hatta onar yüzer alıp dağıtın. Bu sayede aynen kitabın ismi ve içeriği gibi ruhunuzun sevindiğini göreceksiniz. Verirken kazandığınızı göreceksiniz.
Kitabın bir bölümünü olduğu gibi aşağıya alıyorum.
“ Bizzat yaşadığım deneyimlerden bilirim: Başkalarının yüreklerine teselli veya memnuniyet, güven ya da umut yahut sevinç duygusunu yerleştirdiğimiz zamanlarda duyduğumuz o hoş, o latif manevi hazza denk bir coşku yoktur hayatta!
Akıl almaz semavi bir lezzettir bu ve şu dünya ile bir ilgisi yoktur. Semavi unsurların şu doğamızda yankı bulmasından ibarettir bu. Bunun için dışarıdan gelecek bir ödüle ihtiyaç yoktur; bunun ödülü kendi içindedir!
Bir mesele daha var… Bazı insanlar bunu da aynı kategoride ele alırlar. Oysa bu konu ile hiçbir ilgisi yoktur. Kişinin yaptığı iyiliğin başkası tarafından itiraf edilmesi meselesi…
Kişinin yaptığı iyiliğin başkaları tarafından itiraf edilmiş olmasının özünde bir güzellik taşıdığını inkâr etmeye çalışıyor değilim. Bağışta bulunan kimselerin, yaptıkları iyiliğin itiraf edildiğini gördüklerinde büyük bir sevinç duyduklarını da inkâr etmiyorum. Burada söz konusu olan şey, yapılan iyiliğin karşı tarafın yüreğinde makes bulduğuna ilişkin zahiri ve kısa vadeli bir sevinçtir. Ama benim sözünü ettiğim hazzın değeri bambaşkadır. Başkalarının yüreğine teselli ve memnuniyet, güven ya da umut yahut sevinç duygularını yerleştirdiğimiz zaman hissettiğimiz sevinç, biraz önce sözünü ettiğim iyiliğin itiraf edilmesinden duyulan coşkudan ayrı bir şeydir, onunla mukayese edilemez. O sırada duyduğumuz coşku, arıdır, halistir. Bizim kendi yüreklerimizden kaynaklanır. Özümüzün dışındaki herhangi bir unsurun etkisi söz konusu olmaksızın doğrudan bizim içimizde gelişir. Bu duygu ödülünü eksiksiz bir şekilde taşır. Çünkü ödülü kendi içinde gizlidir!
Şimdi gelse ölüm, artık beni korkutmaz. Şu hayattan çok şey aldım ben çünkü. Aldım derken, verdim, demek istiyorum! Bazen almak ile vermeyi ayırt etmek güç olur. Çünkü her ikisi de ruh dünyasında aynı anlama gelir. Dolayısıyla verdiğim her seferde aldım. Herhangi bir kimseye bir şey verdiğimi iddia etmek istemiyorum. Verdiğim şeyin kendisini aldığımı anlatmak istiyorum ben… Çünkü bir şey verdiğim zaman duyduğum sevinç, bir şeyler alanların duydukları sevinçten aşağı değildir.”
Verirken kazanmak, yaptığımız bir bağışla ihtiyaç sahibi birilerinin ihtiyacını karşılamak, o kişilerin sıkıntılarının giderilmiş olduğunu görmek, insana çok farklı bir sevinç ve haz yaşatır. Gerçekten çok farklı bir sevinç ve hazdır bu.
Mevla`m verirken kazananlardan eylesin. Ruhlarımızı sevindirsin. Kalplerimizi sükûnete erdirsin. İnşaallah…