“O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke’nin içinde onların ellerini sizden sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Fetih, 48/24)
Hudeybiye anlaşmasının kimi maddeleri ashâba ağır geldi. Anlaşmanın barındırdığı iç derinliği ilkin tam kavrayamadılar ve Hz. Ömer (r.a.) Allah’ın Resûlü’ne (s.a.s.) gelerek: “Sen gerçekten Allah’ın Peygamber’i değil misin?” O: “Evet” dedi. “Biz hak üzere, düşmanımız batıl üzere değil mi?” dedi. O: “Evet” dedi. “Bizim savaşımız cennet, düşmanımızın cehennem için değil mi?” O yine “Evet” dedi. “Öyleyse, dinimiz hakkında niçin taviz veriyoruz” dedi. Allah Resûlü (s.a.s.):“Ben Allah’ın Resûlü’yüm, O’na isyan edemem ve O benim yardımcımdır” buyurdu. Hz. Ömer (r.a.): “Sen bize Kâbe’ye gidip onu tavaf edeceğiz demiyor muydun?” dedi. Allah Resûlü (s.a.s.): “Evet, fakat ben bunun bu sene gerçekleşeceğini söyledim mi?” dedi. Hz. Ömer (r.a): “Hayır” dedi. Allah’ın Resulü (s.a.s.): “Sen oraya mutlaka gelecek ve tavaf edeceksin” buyurdu.
Hz. Ömer (r.a.), sonra Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) gelerek Allah’ın Resûlü’ne (s.a.s.) gelerek aynı şeyleri tekrar ediyor. Hz. Ebû Bekir (r.a.) de O’na Allah’ın Resûlü’nün (s.a.s.) verdiği cevabın aynısını veriyor. Allah (c.c.) bu anlaşmanın yakın bir fetih ve elde edilecek büyük ganimetler olduğunu müjdeliyor. İslam ordusu Hayber’de o zamanın siyonistini yeniyor, büyük ganimetler elde ediliyor. Sonrasında Mekke kansız bir şekilde büyük bir orduyla fethediliyor. İslam ordusu muzaffer oluyor. Artık müşriklerin elleri Müslümanların kanından ve canından çekiliyor. Müslümanların elleri de fetih ile birlikte onların kanından çekiliyor. Bu şekilde anlaşmanın iç yüzünde barındırdığı hikmet fiili olarak da gerçekleşmiş oluyor.
Filistin, Gazze ve Lübnan’da yaşananlardan Allah (c.c.) habersiz değildir. Allah (c.c.) her şeyi hakkıyla gören ve her şeyden haberdar olandır. Evet, ağır bedeller ödendi. Büyük komutan ve liderler şehit verildi. Binlerce çocuk, kadın ve masum insan hunharca katledildi. Camiler, mescitler ve minareler yıkıldı. Hastane, okul ve hizmet veren tüm binalar yıkıldı. Alt yapı ve üst yapı namına hiçbir şey ayakta kalmadı. Şehir adeta bir harabe, toplu bir mezar yerine dönüştü. Yüzeysel anlamda bakıldığında olumluluk namına hiçbir şey kalmadı.
Filistin, Gazze ve Lübnan’daki görünen tüm olumsuzluklara rağmen, zafer Allah’ın (c.c.) ve Allah’ın (c.c.) taraftarlarının olacaktır. Dünyada da ahrette de aziz olanlar Allah’ın (c.c.) taraftarları olacaktır. Şehit olanlar cennetlerde ağırlanacak, geride kalanların yaraları sarılacak, yıkılan her yer imar edilecek ve eskisinden çok daha güzel camiler, hastaneler, okullar ve binalar inşa edilecektir. Allah (c.c.) siyonistin kanlı elini mazlum Müslüman halkın kanından çekecek, dünyada rezil ettiği, hüsrana ve hezimete uğrattığı gibi Ahirette de elim bir azaba düçar edecektir.
Kimi zaman Müslüman’ın yüzeysel olarak kaybettiği görülse de hiçbir zaman Müslüman kaybetmez. Yeter ki sabır, sebat ve kararlığını ispat etsin. Filistin, Gazze ve Lübnan’daki kardeşlerimiz bunun en alasını yaptılar. Tarihe tekrardan destan yazdılar. Tüm olumsuz şartlara rağmen direndiler ve direnmeye devam ediyorlar.
Kaybedenler, siyonistler, işbirlikçileri, destekçileri, tahtlarının akıbetinden korkan münafık liderler ve onların destekçisi olan münafık halkları olacaktır. Zafer inananlarındır ve inşallah bu da yakındır.
Mevla’m bizi kaybedenlerden eylemesin.