İnsanın kasten ve bilerek kendisini başkasına benzetmesi asimile olmaktır. Asimile olmak bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalanan birey artık asla kendisi gibi olamaz. Kişiliğini ve şahsiyetini kaybeder. Kendi öz benliğinden gittikçe uzaklaşır. Asalet ve özünü hatırladığında geldiği öz ve asaletten nefret eder.  Asimilasyon çeşitli şekillerde olur. Bazen şeklen, bazen fikren, bazen iktisaden bazen de bütünüyle bir yaşam tarzı şeklinde olur.

Allah Teala insanı en güzel suret ve şekilde yaratmıştır. Hangi renk veya cisme sahip olursa olsun kadın veya erkek kendisine has bir güzelliği vardır. Allah’ın yaratmış olduğu suret ve şekli beğenmeyenler, suret ve şekilleriyle oynar ve güzelleştiğini düşündüğü halde asli suretinden uzaklaşır ve çirkinleşir. Bunu yaparken birilerine benzeme adına yaptığında tamamen başka bir kişi haline gelir. Bu sebeple erkek veya kadının asli suretinde kalması kendisine yakışan en güzel şeydir. Erkeğin kendini tamamen kadına benzetmesi veya kadının kendisini erkeğe benzetmesi ise asimile olmanın doruğudur ki en kötüsüdür.

Asimile olma diğer bir isim ile başkalaşmadır. Kendisini bırakıp başkası olmadır. Kendine has karakter ve yapısından uzaklaşmadır. Kendisi ile beraber aile yapısını, kültür ve medeniyetini kaybetmedir. Başkasının kültürünü alayım derken kendi kültüründen olma, modern olayım derken medeniyetsizleşmedir.  

İnsan, İslam fıtratı üzerine yaratılmıştır. Doğan her insanın fıtratı pak ve temizdir. Günahlardan uzaktır. Her hangi bir leke, kir ve kötülüğe bulaşmamıştır. Zamanla bu fıtrat değiştirilir. Kir, kötülük ve günaha bulaştırılır. Farklı fikir, temayül ve ideolojiler edinilir ve o tertemiz fıtrat tamamen başkalaşır. İslâm yerine Hıristiyan, Yahudi, Mecusi, komünist, laik veya deist olunur. İşte bu İslâm fıtratından uzaklaşıp farklı bir fikir ve ideoloji ile kendi öz benliğinden uzaklaşıp başkalaşma, bir başka değişle asimile olmanın ta kendisidir.

İktisadi olarak başkalaşma, başkasının ekonomik düzenini almadır. Dolayısıyla en başta faize bulaşmadır. Faiz ise, Allah Teala’ya ve Resulü’ne (s.a.s.) savaş açmadır, bir emek sarf etmeden zengin olma ve haksız kazanç peşinde olmadır. Sermayeye değer verme ve sermayeye ulaşmak için her yolu meşru görmedir. Sermaye sahibini yükseltirken, fakiri ezmedir. Yoksul ve yetimi görmemedir. Sermayeye ulaşmak için fakir ve yoksulun boynunu bir basamak olarak kullanmadır.

Allah Teala insanı varlıkların en kıymetlisi olarak yaratmış, akıl gibi bir nimet bahşetmiş. Her açıdan kendisine yeterli olacak İslam dinini yaşam tarzı olarak münasip görmüştür. Gerçekten İslâm her açıdan yaşam için insana yeterlidir. İnsanın öz benliğine ve fıtratına uygundur. İslâm, yeme içmeden giyim kuşama, aile hayatından ticaret hayatına, yönetim ve idareden her türlü hukuki iş ve işleme kadar en uygun hayat tarzıdır. Hayatın her alanına bir kaide ve kural koymuştur ve koyduğu da en doğru olandır. Bu sebeple hiçbir din ve ideolojiden hayat biçimini belirleyecek bir kural ve kaideyi almaya ihtiyaç yoktur. İslâm’ın koyduğunun dışında bir kural, kanun ve kaide aramak asimile olmak ve başkalaşmaktır. Kendisine, ailesine ve toplumuna yabancılaşmaktır.   

Günümüz şartlarında kişilikler değişmiş, aile yapısı değişmiş ve toplum çok büyük oranda değişmiştir. Kendi olmaktan çıkıp başkalaşmış ve asimile olmuştur. Çözüm ise öz ve fıtrata uygun olan yani İslâm’a dönmek ve onu hayatın her alanına hâkim kılmaktır.