Suudi Arabistan, ceddimiz Hz. İbrahim`in duası ile bereketlenen ve emin bir belde kılınan, bağrında, Kâbe`si ile Mekke-yi Mükerreme`yi ve Medine-yi Münevvere`yi barındıran bir ülkedir. Kutsal toprakları her sene 1,5 milyon hacı ziyaret eder. Bu yüzden ülke büyük bir turizm gelirine sahiptir. Yer altından çıkan birçok zenginlikle beraber, dünya petrollerinin dörtte birine sahiptir. Petrol zengini devletler arasında ikinci sırada yer alır. Her sene bütçesi fazla verir.
Bu kutsal, emin ve verimli beldenin şu kralına bakın ki nasıl da Karunlaşıyor. Bu zenginliğin asıl sahibi olan Rabbini unutuyor da azıyor. Kibirlenip böbürleniyor. Kendini Allah`ın yoluna adamış bir halka, silahlarını acımasızca doğrultan, cani bir cunta rejimine finansörlük yapıyor. Ki bu cani cunta rejimi; kadın, çocuk ve yaşlı demeden katlediyor. Katliamlar yapıyor. Sanki savaş alanındaymış gibi yaralıları bile öldürüyor. Cenazeleri yakıyor. Camileri yakıp yıkıyor. Suud vb. ülkelerden aldığı paraları gözü dönmüş askerlerine dağıtınca bu askerler sarhoşa dönüp acımasızca etrafa ateş ediyor. Keskin nişancılarla liderlerin evlatlarını vuruyor.
Şu krala bakın ki birçok devlet, yapılan acımasızca katliamlardan sonra Mısır ile olan ilişkilerini gözden geçireceğini belirttiği halde Suudi Arabistan`ın Dışişleri Bakanı Prens Saud el Faysal, “Mısır`a yaptıkları maddi yardımı keseceklerini açıklayan ya da bunu yapmakla tehdit eden ülkelere sesleniyorum. Arap ve Müslüman ülkeleri zengindir... Mısır`a yardım etmekte çekinmeyiz” açıklamalarında bulunuyor. Bu Karuni açıklama nedeniyle dilerim Mevla`mdan Kral ve tahtının akıbeti Karun`un akıbeti gibi olur. Suud Kralı ile tahtı hep birlikte yerin dibine batar inşallah.
Cuntadan çok şu cuntacılara bakın ki nasıl da tahtlarının akıbetlerinden korkuyorlar. Mısır`daki İslami dirilişin kendilerine sıçramasından korktukları için hep beraber cani cuntanın yanında yer alıyorlar. Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri`nin yanında Esed ve Maliki Filistin`de de El Fetih nasıl da o kirli ve çirkin yüzlerin ortaya döküp saflarını belli ediyorlar. İsrail ile Amerika`nın yanında yer aldıklarını ortaya koyuyorlar.
Darbenin arkasında kimlerin olduğu apaçık ortada iken Başbakan`ın darbenin arkasında israil var açıklamalarına tez elden ABD`den kınama geldi. Hâlbuki otuz yıldır cuntayı besleyen ABD sırf cuntaya olan yardımları kesmemek için günlerdir süren katliama rağmen doğru dürüst bir kınama yapmadı ve darbeye darbe demedi.
Bunlar, Müslümanları sahipsiz zannediyorlar. Varsın, Türkiye halkından başka diğer halklar cılız seslerin dışında seslerini çıkarmasın. Varsın, kimi ülkeler çıkarları sebebiyle katliamcı cuntaların yanında yer alsın. Onların yanında Müslüman halka karşı savaşsın.
Bırakın saflar netleşsin. Kirli yüzler ortaya çıksın. Yıllardır, Müslümanlara kan kusturan Kralların ne mal olduğu bilinsin. Çünkü bunlar, tüm güçleriyle, Irak-İran savaşında da İran`a karşı, İslami uyanışa karşı mücadele ettiler. Afganistan, Irak ve Suriye`nin içinde bulunduğu hale bakın.
Bunlar tahtlarıyla ebedi kalacaklarını zannediyorlar. Ama Allah, onlara bir zamana kadar mühlet veriyor. Sonra onları feci bir şekilde yakalayacak. Suud Kralı dedelerinin tarihini hiç mi okumadı? Bilal`in Ümeyye bin Halefi nasıl alaşağı ettiğini, Abdullah bin Mesud`un Ebu Cehil`in kellesini nasıl arkasında sürüklediğini; Utbe, Şeybe ve Velid`in Sakar`a nasıl yuvarlandıklarını hiç mi okumadı?
Varsın Müslüman liderleri zindanlara atsınlar. Yusuf`un zindandan çıkıp Mısır melikliğine getirildiğini hiç mi okumuyorlar? Varsın Müslüman liderlere evlat acısı yaşatsınlar. Esma`ları, Ammar`ları şehit etsinler.
Dilerim Mevla`mdan onların da ciğerleri yansın. Tahtları parçalansın.
Esasında bunların anladığı tek bir dil var.
“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tövbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Tevbe 5)
“Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, hâlbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Tevbe 8)
“Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların ta kendileridir.” (Tevbe 10)