Altı Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Depremin yaraları sarılmaya, acıları unutulmaya ve oluşturmuş olduğu psikolojik travmaların etkisinden kurtulmaya çalışılıyor.
Arka arkaya meydana gelen iki depremle on bir il, kimi neredeyse tamamen kimi de kısmen yıkıldı. 14 milyon küsur insan depremden doğrudan etkilendi. Elli üç bin küsur insan ise hayatını kaybetti. Bazı ailelerin tamamı, kimi ailelerin birçok ferdi vefat etti. Mevla’m cümlesine rahmet eylesin.
Binalar, camiler, hastaneler, okullar… yıkıldı. Kimi şehirde hasar görmeyen ev ve bina kalmadı. Asrın felaketi yaşandı. Kimi aile günlerce yıkıntıların başında ciğerparelerini, evlatlarını, yar ve yaranlarını kurtarmak için bekledi. Kimi, en yakınının cenazesine bile ulaşamadı. Gidip başında bir Fatiha okuyacağı bir mezar taşı bile olmadı.
Devleti ile milleti ile herkes bir oldu, birlik oldu. Hayır kuruluşları, STK’lar, hayır sahipleri, neredeyse herkes, depremzedeleri kurtarmaya, yaralarını sarmaya, geride kalanlara sıcak bir çorba, kafasını sokacağı bir çatı, sığınacağı bir kapı olmaya çalıştı. Yüzlerce devlet kurumu deprem yerine yardımlar ulaştırmaya çalıştı. Gelen felaket doğrudan Allah’tandı. Binaların sağlam ve doğru zemine yapılması gibi dersler elbet çıkarılmaya çalışıldı. Fakat musibet doğrudan Allah’tan olduğundan bir aileden sadece bir kişi de kalsa metanetli olundu, sabredildi. Acılar içe akıtıldı. İsyan edilmedi.
Neredeyse 6 Şubat depremlerinin etkisine ulaşacak kadar bir afet ve felaket de Filistin ve Gazze’de yaşanıyor. Bu sefer doğrudan Allah’tan değil, Siyonist Yahudi’nin eli ile yaşanıyor, yaşatılıyor. Binalar, camiler, hastaneler, okullar… Siyonistin eli ile tonlar ağırlığındaki bombalar ile yıkılıyor. Otuz bine yakın kişi hayatını kaybetti. On iki bin küsur çocuk öldürüldü. Sağ kalanlar kurtulma sevincini yaşayamıyor. Çünkü onlar da yakalanıp zindanlara atılıyor. 6 Şubat depreminde herkes yardıma koşarken, şu an dünya seyrediyor. Yardım etse de yardımları Refah sınır kapısında bekliyor. Kimi cenazelere ulaşılamıyor. Dahası cenazelere ulaşmaya çalışanlara, yaralıları tedavi etmeye çalışanlara da saldırılıyor.
Gömülmüş cenazeler mezarlarından çıkarılıyor. İç organları alınıyor. Depremin en alasını Filistin’deki ve Gazze’deki kardeşlerimiz yaşıyor. Depremlerinin yaralarını sarmaya çalışan da yok. Onlara ev yapan, şehirlerini yeniden imar eden, onlara yardım elini uzatan tek bir devlet yok. Hepsi bir avuç Siyonist ve işbirlikçileri karşısında yenilmiş durumda. İnsanlardan ümit kalmamış, onlardan yardım beklemek boşunadır. Fakat onlar ellerini insanlara değil Allah’a açmışlar, yardım ve desteklerini Allah’tan bekliyorlar.
Allah her şeyi görmekte ve her şeyden haberdardır. Her şeyin sahibidir ve müminlerin dostu, koruyucusu ve yardımcısıdır. Elbet, darlıktan sonra bolluk verecek, sıkıntıdan sonra ferahlık verecek, onların depremlerini de dindirecek ve sona erdirecek, yaralarını sardıracak, kendi katından bir rızık gönderecektir. Zalimin hakkından gelecek ve onları gerisin geri püskürtecektir. Bu O’nun vaadidir ve O’nun vaadi haktır.
Zalimlerin zulmü devam etmeyecek, zulümleri kendilerine dönecek, birbirlerinin eli ve müminlerin eli ile cezalarını bulacak. Kendi dönemdekilerine ve kendilerinden sonra da gelen tüm insanlara ibret-i âlem olacaklar. Fakat tarih, ümmetin acizlik ve çaresizliğini de kaydedecek, yapılanları unutmayacaktır.
Mevla’m, ümmete uyanış, birlik, beraberlik, dirlik ve azim nasip etsin inşallah amin.