“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınıza sebat verir.” (Muhammed, 7)

Ayeti kerimede “Allah’a yardım ederseniz” buyurulmakla beraber burada kasıt Allah’ın dinine yardım etmektir. Onun dininin hâkimiyeti için çalışmak, mücadele etmek ve cihad etmektir.  Onun dinine yardım edenlere Allah da yardım eder ve ayaklarına sebat verir.

Tüm ibadetlerde sabır ve sebat önemlidir. Ruhunda sabır olmayan hiçbir ibadette lezzet yoktur. Bu sabrın ve sebatın kazanılması ise Allah’ın dinine yardım etmekle mümkündür.

Cihad, ibadetin en zor olanıdır. Çünkü yeri geldiğinde mal namına ne varsa, beraberinde can ve cananların tamamını feda etmeyi gerekli kılabiliyor. En sevdiklerinizi kanlar içerisinde parçalanmış vaziyette görmek, her taraftan gelen saldırılarla neredeyse gidebilecek ve kaçabilecek bir yer bulunamayabiliyor. Yaralar sarılamayıp, bir lokma ekmeğe muhtaç olunabiliyor. Üzerine örtecek bir örtü, altına girecek bir baraka, üzerine giyecek bir elbise ve hatta ölüsüne bir kefen dahi bulunamayabiliyor.

“Yaşayan bilir” ya da “damdan düşen biri ancak damdan düşenin halinden anlayabilir” tabirleri ne kadar da doğrudur. Filistin’de Gazze’de yaşananları seyredince en acımasız insanın yüreği dahi parçalanıyor. Süreç uzayınca, saldırılar devam edince, her gün çocuklar, kadınlar, masum insanlar öldürülüp hatta paramparça edilince ve elden de çok bir şey gelmeyince de sabırlar tükeniyor ve neredeyse yerini bir ümitsizliğe bırakıyor. Peki, birebir o ateş hattında olan kardeşlerimiz ne yapsın?

Filistin’de, Gazze’de birebir ateş hattında olan kardeşlerimiz sabırsızlık gösterip ümitsizliğe kapılıyor mu? Bir isyan haline giriyorlar mı?

Okuduklarımız, gördüklerimiz ve seyrettiklerimizin tamamında şu ana kadar en ufak bir sabırsızlık veya ümitsizlikle karşılaşmamışız. Tam aksine dik bir duruş, güçlü bir azim, tam bir mukavemet ve mükemmel bir teslimiyet görüyoruz. En zor durumda olan çocuk, kadın ve erkeğin ağzından “hasbunallah ve ni’me’l vekil” nidası dökülüyor. İşte bu Allah’ın dinine yardım etmelerine karşılık Allah’ın onlara yardım etmesi ve ayaklarına sebat vermesidir.

Allah, yardım edip sabır ve sebatını o kardeşlerimize verdikçe düşman kahrolacak ve pes edecektir. Siyonist bir TV kanalına çıkan bir Yahudi: “Bizim literatürümüzde sabır yok, sabır onların işidir ve onlar sabırlarıyla kazanacaklar” diyordu.  

Sabır ve sebat taşı da düşmanı da çatlatır. Onları birbirine düşürür. Birliklerini ve dirliklerini zayıflatır ve dağıtır. En nihayetinde de geri püskürmelerine, hezimet içerisinde, memleketlerine dönmelerini sağlar. 

Sabır ve sebat direnişi zafere kavuşturacaktır inşallah ve bu da çok uzak değildir. Geceden sonra, gündüzün, karanlıktan sonra aydınlığın, darlıktan sonra ferahlığın gelmesi yakındır inşallah. Bu Allah’ın vaadidir.

Filistin ve Gazze’de Siyonist Yahudi ve emperyalist işbirlikçilerine karşı direniş gruplarının Allah’ın dinine yardım ettikleri, bu uğurda malları, canları ve cananlarının neredeyse tamamını verdiklerine yer, gök, dağ, taş ve tüm insanlık şahittir. Öyleyse Allah bu kardeşlerimize yardım ediyor ve edecektir. Onları kendi hallerine, Siyonist Yahudi ve işbirlikçilerinin insafına ve aciz sözde Müslüman devletlerin karşılıksız beyan ve kınamalarına bırakmayacaktır. Onları yakın bir fethe ve zafere kavuşturacaktır inşallah.

Mevla’m o kardeşlerimize de bizlere de sabır ve sebatın âlâsını nasip etsin. Tüm din düşmanlarını bu sabır ve sebat karşısında çatlatsın inşallah.