Allah Resûlü (salallâhu aleyhi ve sellem), ashâbı ile beraber Beni Mustalik Gazvesinden dönerken, biri muhacir, diğeri ise ensar olan iki kişi arasında su için kavga çıktı. Biri, ey ensarlar yetişin, diğeri de ey muhacirler yetişin değince, her ikisine de icabet eden oldu ve tartışma büyüdü. Durum Hz. Peygamber’e (salallâhu aleyhi ve sellem) ulaşınca, olay yerine geldi, olayı yatıştırdı ve orduya hareket emri verdi. Uzun bir süre mola vermeden orduyu yürütüp olayı unutturdu. Fakat Abdullah İbn Ubey, bu arada boş durmadı ve etrafındakilere: “Bunlar muhacir, memleketimize gelip bize sığındıkları halde bize kafa tutuyorlar ve üstünlük taslıyorlar. Onlarla bizim durumumuz: “Köpeğini semirt, sana saldırsın” sözündeki duruma döndü. Hele Medine’ye dönelim, güçlü olan zayıfı oradan çıkaracak. Aslında siz kendiniz bu durumu meydana getirdiniz. Beldenizde yer verip imkânlarınızı paylaştınız. Bundan sonra Muhammed’in yanındakilere yardım etmeyiniz ki dağılıp gitsinler” dedi.

Zeyd İbn Erkam (radiyallâhu anh), durumu Allah Resûlü’ne (salallâhu aleyhi ve sellem) ulaştırdı. Allah Resûlü (salallâhu aleyhi ve sellem) Abdullah İbn Ubey’i çağırıp hesap sordu fakat o inkâr etti. Bunun üzerine: “Onlar Allah’ın Resûlü’nün yanında bulunanlara hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. Onlar: Andolsun ki Medine’ye döndüğümüzde izzetli izzetsizi oradan çıkaracak. Hâlbuki izzet, Allah’ın, Resûlü’nün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler” (Münafikun, 63/7-8) âyetleri indirildi.

Her daim, her dönem, her zaman, her yerde ve kıyamete kadar izzet Allah’ın, Resûlü’nün (salallâhu aleyhi ve sellem) ve müminlerindir. Allah, dilediğini aziz, dilediğini de zelil eder. Kâfirleri, münafıkları, Siyonist ve işbirlikçilerini aziz etmeyeceği kesindir. Çünkü ayette izzet Allah ve Resûlü (salallâhu aleyhi ve sellem) ile beraber müminlere has kılınıyor. Bu sebeple, Filistin’de ve Gazze’de de aziz olacak olan, Siyonist ve işbirlikçilerine karşı üstün gelecek olan müminlerdir. Münafıklar bunu anlamayabilir, kavramayabilir, birileri bunlar bizim yardımımızla geçiniyorlar, nelerine güveniyorlar, onlara yardım etmeyin ki güçleri zayıflayıp dağılsınlar diyebilir. Fakat onların bu fikir, söylem ve eylemleri gerçeği değiştirmez.

Göklerin ve yerin orduları Allah’ın olduğu gibi, göklerin ve yerin hazineleri de Allah’ındır. Hiç kimse destek verip yardım etmese de Allah, kendisine ve Resûlü’ne (salallâhu aleyhi ve sellem) iman eden, malları ve canları ile cihad edenleri bağışlayacak, onları altından nehirler akan Adn cennetlerine koyacak, müminlerin sevineceği yakın bir nusret ve fethi de nasip edecektir. Bu Allah’ın vaadidir ve Allah vaadini gerçekleştirecektir.

Allah müminlerin dostu; müşrik, kâfir, Siyonist, işbirlikçi ve yardakçılarının ise düşmanıdır. Allah dinini onların üzerine müminlerin eli ile hâkim kılacaktır. Müminler sayıca az olabilir, fakat nice az topluluk Allah’ın yardımı ile çok topluluğun üstesinden gelmiştir.

Çıkarları zedelenmesin, menfaatleri sıkıntıya düşmesin, Siyonist ve işbirlikçi emperyalist güçler, kendilerine karışmasın diye Filistin’de mücahitlere sırtını dönenler, yardımlarını esirgeyenler, ellerinden birçok şey geldiği halde kör ve sağırlara oynayanlar mücahitler zafer kazandığında yaptıklarına pişman olacak ve utanacaklardır. Zilleti Siyonist ile beraber yaşadıklarında, birbirlerini suçlayacaklar fakat pişmanlıkları kendilerine fayda vermeyecektir.

Mevla’m mücahitleri kendisinden başkasına muhtaç eylemesin ve muzaffer eylesin inşallah, âmin.