Yahudi kâfir ve Siyonistlerinin tarihten bu yana cani, barbar, sinsi, vahşi, dönek, xayın ve lanetli bir topluluk olduğu bilinir. Tarihleri hıyanet ve katliamlarla doludur. Zulüm ve öldürmeleri aralıksızdır ve yaptıklarını yazmaya sayfalar yetmez. Ölçüsüz saldırıları, masum çocuk, bebek, kadın ve seksenlik yaşlıları katletmeleri, ibadethane ve şifahaneleri yıkmaları yeni değildir. Tüm dünya, yer, gök, kara, hava ve denizdekiler buna şahittir ve şahitlik etmeye devam etmektedir. Fakat eninde sonunda bu Siyonistler, Gazze’de olduğu gibi tüm dünya halklarının nezdinde rezil, hakir ve perişan olacaklardır. Yerdekiler, göktekiler, kara ve denizdekiler, ins, cin ve melekler, onlara lanet okuyacaktır. Fakat lanet okunması gereken, elleri semaya kaldırıp kahru perişan olmaları için dua edilmesi gereken birileri daha vardır ki onlar da münafıklardır.

Münafıklar, tarih boyunca olmuş olmaya devam edecektir. Beni Nadîr Yahudilerine gidip sakın yurdunuzdan çıkmayın, iki yüz neferimizle arkanızdayız, şayet sizinle savaşılırsa, biz de yanınızda onlara karşı savaşırız, yurtlarınızdan çıkarılırsanız biz de sizinle beraber çıkarız diyen Abdullah İbn Selül’ler, tarih boyunca olmuş ve bugün de varlıklarını sürdürmektedirler.

Din konusunda kendileriyle savaşılan, zulme uğrayıp yurtlarından çıkarılan, toprak ve varlıklarına el konulanlar Filistin ve Gazze’deki Müslümanlardır. Müslüman olan herkesin yanlarında durması, destek çıkması, onların acısını paylaşıp yaralarını sarmak için elinden geleni yapması gerekirken, Müslüman olduğunu söyleyip esasında Abdullah İbn Ubey İbn Selül’den hiçbir farkı olmayanlar, Siyonist Yahudilere destek olmakta, onlara yapılacak olan ambargolara ret çekebilmektedirler. Siyonistle, normalleşmesini sürdürebilmekte, mücahitleri haksız görebilmektedir. Fakat onların da akıbeti bu dünyada ve ahirette Siyonist Yahudinin akıbetinden farksız olmayacaktır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. Dünyada da rezil ve rüsvay olacaklardır.

Münafıklar, izzeti, Yahudi siyonisti ve onun destekçilerinin yanında aramaktadırlar. Onların her daim güçlü kalacağını zannederek, güç, kuvvet ve menfaatten yana tavır takınmaktadırlar. Fakat asıl güç, kuvvet ve kudret Allah’ındır. Yerin ve göklerin orduları onundur. İzzet Allah’ın, Resûlü’nün ve müminlerindir. Müminlerin sayı ve güçleri az olabilir, fakat nice az topluluk, Allah’ın yardımıyla sayıca çok olan topluluklara galip gelmiştir.

Bedir’de bin kişiye karşı üç yüz kişi, Uhud’da üç bin kişiye karşı yedi yüz kişi, Hendek’te on bin küsur kişiye karşı üç bin kişi ve Mute’de iki yüz bin kişiye karşı üç bin kişi ile Müslümanlara galibiyeti veren Allah’tır. Dünyanın tüm süper güç, ordu ve teknolojilerine karşı bir avuç HAMAS mücahidini muzaffer kılacak olan odur. Bu bir hak batıl savaşıdır. Haktan yana yer alıp bu cihada destek verenler cihadın ortağıdır. Karşı duranlar ve hatta sessiz kalanlar ise Siyonist Yahudi ve destekçilerin işledikleri zulüm ve barbarlığın ortağıdır. Teknolojinin geliştiği bu çağımızda hiç kimse bu cihadın kapsamının dışında değildir. Bir kimse ya hakkın yanında, taraftar ve destekçisidir. Ya da zulmün yanında, taraftar ve destekçisidir. Bunun üçüncü bir şıkkı yoktur.

Mevla’m, Siyonist Yahudi ve destekçilerini kahru perişan eylesin, birliklerini bozsun, onları birbirine düşürsün ve attıklarını kendilerine çevirsin. Mücahitlere ise güç, kuvvet ve zafer nasib eylesin. Attıklarını isabetli eylesin ve onların sayesinde tüm Müslüman halkları uyandırsın inşallah.