İşyerlerini kapatmayı kabul etmeyince de işyerleri kundaklanıyor. Tehditlerle ve işyerlerinin kundaklanması tehlikesi ile karşı karşıya kalan esnaf da kendini bu emre uymak zorunda hissediyor. Çünkü o çarşıda bir esnaftır ve zor şartlarda oluşturmuş olduğu minik sermayesinin bir anda kundaklanıp kül olmasını ya da çoluk çocuğunun başına bir zararın gelmesini istemiyor.
Doğu ve Güneydoğu`da yok şunun doğumu, yok bunun ölümü, yok şu haftası ya da bu haftası derken nerdeyse ayın tamamı kepenkler kapalı kalıyor. Ayın yarısından fazlası işyeri kapalı kalan esnaf, gittikçe zarar ediyor. Ödemelerini yapamıyor. Çek ve senetleri takılıyor. Kredi kartları faize giriyor. Kimisinin evine veya işyerine haciz geliyor. Sermayesi günden güne eriyen esnaf, işyerinin kirasını, faturasını, vergisini ödeyemeyecek hale geliyor. Zaten yoksul olan doğu halkı ile beraber yoksulun elinden tutacak olan esnafta birilerinin zoru ile zorla yoksullaştırılıyor. Bunun siyasi emeller uğruna yapıldığı da alenen ortadadır.
Manavcının sebze ve meyvesi çürüyor. Çürüyen sebze ve meyveler çöp olurken hal ve manavcının sermayesi harap olup gidiyor. Köylünün tam yoğurt ve peynirden kazanç sağlayacağı şu günlerde kepenklerin kapalı olması nedeniyle ne yoğurt satılabiliyor ne de peynir. Çoğu il ve ilçeye mal giriş çıkışı olmuyor. Ambar ve kargolar çalışmayınca, hem ambar ve kargoları işletenler zarar görüyor hem de malları gidip gelmeyen binlerce esnaf zarar görüyor. Kimi esnafın malları bu ambar ve kargolarda günlerce sahiplerine ulaşmayı bekliyor.
İşyerini açanların işyerleri molotof kokteyli saldırıya uğruyor. En garip olanı ise, işyerleri kundaklananların çoğunun İslami hassasiyeti olan kişiler olmasıdır. İşyerleri kundaklanan kişiler, milyonlarca liralık zarara uğruyor. Kimisi tamamen iflas ediyor. Bu duruma sebep olanlar devleti suçluyor. Devlet de onları suçluyor. Arada ise halkın sermayesi gidiyor. Önce kepenkleri kapattıracaksın, sonra açanların işyerlerini kundaklayarak harap edeceksin. Bu kesinlikle İslami değildir. Zaten İslami olmayan insani de olamaz.
Esnaf zor şartlar yaşıyor. Esnaf sıkıntı içinde… Buna dur demek ancak esnafların İslami bir bilince ulaşmaları ve yekvücut olup kimden gelirse gelsin, zulme dur demeleri ile mümkündür.
Allah aşkına kimse bu halkın yararına olan bir adım atmayacak mı? Hep halkın zararına olan işler mi yapılacak? Ama zannederim, Doğu ve Güneydoğu esnafının güçlenmesi birileri tarafından istenmiyor. Siyasi emellerin gerçekleşmesi için halkı daha da yoksullaştırmak gerekiyor. Esnafın iflas etmesi, kuru bir ekmeğe muhtaç bırakılması gerekiyor. Hafiften palazlananların tüylerini yolmak gerekiyor. Kısacası bu halkın yararı değil zararı isteniyor. Bunun başka bir izahatı yok.
İslam ise yoksulluğa savaş açıyor. Yoksulluğun kalkması için müesseseler kuruyor. Yoksulun ve fakirin doyurulmasını mümin ve muttakilerin vasıflarından sayıyor. Halkın zora sokulmasını eften, püften bahanelerle esnafın, işçinin, üreticinin zarara uğratılmasını tasvip etmiyor. Aksine helal daireler içerisinde işlerin geliştirilmesini, ticaretin artırılmasını ve bunun için gerekli şartların oluşturulmasını uygun görüyor. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine`ye gelen sahabeye Medine çarşısı kurmalarını emrediyor. Savaş hallerinde bile düşman sermayesine zarar vermeyi sadece savaşın seyrinin değişmesi için ve cüzi miktarda müsaade ediyor. Tüm sermayenin sadaka olarak verilmesine ancak Tebuk gibi çetin savaşlarda izin veriyor.
Bu yüzden tüm halkları kurtuluşun ancak İslam ile mümkündür.
Selam ve dua ile…