Adamın biri gelip Allah Resulüne: “Kıyamet saati ne zaman? diye soruyor.”  Allah Resulü: “Kıyamet için ne hazırladın?”diye cevap verdi. Adam: “Allah ve Resulünün sevgisini” dedi. Resulullah (s.a.s.): “Kişi sevdiği ile beraberdir”  diye cevap verdi.

Sahi biz kimi seviyoruz? Kalbimizde kime yer vermişiz? Kalbimizin sultanı Allah, Resulü ve müminler mi? Yoksa namazsız, ibadetsiz, ahlakı düzgün olmayan insanlar mı? Kalbimizi yoklamalıyız ve sevgimizi kontrol etmeliyiz. Kimi seviyor? Kimin için seviyoruz?

Sevginin imanın bir göstergesi, imanın kurtuluşun anahtarı ve cennete gitmenin vesilesi olduğunu unuttuk mu?

Hz. Peygamber (s.a.s.): “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız” buyuruyor.

İmanın lezzet ve zevkine erişmek imandan geçer. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Şu üç şey kimde bulunursa imanın lezzetine erişir. Allah ve Resulünü her şeyden daha çok sevmek, sevdiğini Allah için sevmek, imandan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmaktan çekindiği kadar çekinmek” diye buyuruyor.

Mümin Allah ve Resulünü her şeyden daha çok sevdiği gibi mümin kardeşini sırf Allah için sever. Aralarındaki sevgi bir menfaat ve karşılıktan dolayı değil, Allah’ın rızasına nail olmak içindir. Bu sebeple Allah’ın arşının gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı kıyamet gününde arşın gölgesinde gölgelenmeyi hak eder.

Müminlerin arasındaki sevgi bir cesetteki organlarının arasındaki bağ gibidir. Bir organ rahatsız olduğunda, tüm ceset rahatsız olur. Bir mümin zarar gördüğünde, diğer mümin kardeşleri de onunla rahatsız olur ve derdi ile dertlenir.

Allah, Evs ve Hazreç’in arasına sevgi ve muhabbet koyarak Ensar kıldı. Ensar ve Muacirin arasına ülfet ve muhabbet koyarak kan bağından daha ileri derecede kardeş kıldı.

Gönülleri Rablerinin sevgisinde birleşen müminlerin birbirlerine karşı duydukları muhabbet, şüphesiz ki diğer sevgilerden daha kuvvetlidir. Nitekim Resulullah (s.a.s.), ruhları askerî birliklerden meydana gelmiş ordulara benzeterek, birbirlerini tanıyıp kaynaşanların birbirlerini sevdiğini, aksi durumdakilerin ise birbirlerine muhalefet ettiklerini bildirmiştir. Böylece inançları, amelleri, gayeleri ve davaları ortak, mizaçları, düşünme tarzları ve davranışları birbiriyle uyumlu insanlar birbirini sever.

Kan bağından gelen kardeşlik irade dışı iken İslam kardeşliği irade iledir. Allah Teâlâ, bu şekilde kendi rızasını gözeterek birbirini seven ve bir araya gelen kişilere muhabbetinin vacip olduğunu bildirmiştir. İki mümin kardeşin arasında sevgi bağını kuvvetlendiren etkenler vardır. Ziyaret, kendisi için istediğini kardeşi için isteme, selamlaşma, hediyeleşme ve onu sevdiğini söyleme bunlardan bazılarıdır.

Sırf Allah için kardeşini ziyarete giden bir kişinin karşısına çıkan melek: “Sen Allah’ı hoşnut etmek için o adamı sevdiğinden, Allah da seni seviyor.”

“Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmaz.”

Resulullah (s.a.s.): “Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey öğreteyim mi? Aranızda selâmı yayın.” 

Resulullah (s.a.s.): “Birbirinize hediye verin, böylece birbirinizi seversiniz ve aranızdaki düşmanlık gider” buyurmuş  ve kendisi de hediyeleşerek insanlara örnek olmuştur.

Sevgideki derinliği hissettirebilmek için sevginin ifade edilmesi büyük önem arz eder. Hz. Peygamber de sevginin dile getirilip paylaşılmasını istemiştir. Allah Resulü (s.a.s.), sevdiğini söylemeyi ümmetine tavsiye etmesinin yanında kendisi de sevgisini söylemekten kaçınmazdı. Bir gün Muâz b. Cebel’in (r.a.) elini tutarak ona: “Ey Muâz, ben seni seviyorum” demiş. Bunun üzerine Muâz (r.a.): “Ben de seni seviyorum, ey Allah’ın Elçisi!” diye karşılık vermiştir.

Allah, kendisini, Resulünü ve müminleri seven, Allah’ın da kendilerini sevdiği kullarından eylesin. Amin.