Rahmetin sağanak sağanak yağdığı, şeytanların bağlandığı, cehennem kapılarının kapandığı, cennet kapılarının sonuna kadar açıldığı, Kur’an’ın çokça okunduğu ve duaların en çok kabul olduğu mübarek Ramazan ayı içerisindeyiz. Bu ay boyunca doğal bir şekilde sahura kalkıyor, günün sonunda iftar yapıyoruz ki bu her iki vakitte duaların geri çevrilmediği iki zaman dilimidir ve diğer aylarda bu durum mümkün olmaz.

Allah (c.c.) ayeti kerimede: “Kullarım beni sana sordukları zaman ben onlara yakınım. Bana dua ettikleri zaman dualarına icabet ederim. Öyleyse onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki irşad olsunlar” diye buyuruyor.

Allah’tan başka duaları kim kabul edebilir ki? Darlık, sıkıntı, hastalık ve zorluk anında biz aciz kulların yardımına ondan başka kim koşabilir ki? Ondan başka kime ellerimizi açıp yalvarabiliriz ki?

Allah (c.c.) ayeti kerimede: “(Resûlüm) deki: Kulluk ve duanız olmasa Rabbim ne diye size değer versin?...” diye buyuruyor.

Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisi şeriflerinde: “Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşi için hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin” diye ona dua eder buyuruyor.

Birbirimizin duasına ne kadar da muhtacız.  Müminin mümin kardeşi için yapacağı dua masumdur, kabule şayandır. Çünkü bu duada menfaat yoktur. Peygamberimizin buyruğu ile en çok kabul edilen, Allah ile arasında perde bulunmayan dua, müminin mümin kardeşine gıyabında yaptığı duadır. 

Sokak ve çarşılarımızda, genci, yaşlısı, kadını ve erkeği ile sanki Ramazan ayında yaşamıyormuş gibi orucun yendiği, mübarek Ramazan ayının hürmetinin çiğnendiği ve imanın en zayıf noktası olan kalben nefret etmekten başka elimizden bir şey gelmediği şu ahir zamanda birbirimizin duasına ne kadar da muhtacız.

Gençliğin başını alıp gittiği, fuhuş ve münkeratın alenen işlendiği, ahlaki çöküntünün evlerimize kadar girip bizi bir ateş gibi sardığı şu zamanda birbirimizin duasına ne kadar da muhtacız.

Hz. Ömer (r.a.) hac için Mekke’ye doğru yola çıktığında Hz. Peygamber (s.a.s.) ona: “Kardeşine de dua etmeyi unutma” diye dua talebinde bulunuyor.

Mübarek Ramazan ayının hürmeti çiğnenerek Mescidi Aksa’da ibadet eden kardeşlerimize Siyonistlerin saldırdığı, kimisini yaralayıp, kimisini esir aldığı ve kimisini şehid ettiği şu günlerde kavli ve fiili bir duaya ne kadar da muhtacız.

Öyleyse mübarek Ramazan ayını ve bu aydaki sahur ve iftar gibi duaların hasseten kabul edildiği vakitleri fırsat bilerek sıkıntı, darlık, esaret ve zulüm altında bulunan dünyadaki tüm Müslüman kardeşlerimize dua etmeyi unutmayalım. Filistin de Mesidi Aksa’da mücadele eden kardeşlerimize kavli ve fiili dualarımızla yardım edelim.

Allah’ın, imanımızda ve davamızda son nefesimize kadar ayaklarımıza sebat vermesi için, evlatlarımızın hidayet ve selameti için birbirimize dua edelim. Dünya Müslümanlarının vahdeti, ümmet bilincinin yerleşmesi ve kalplerimizde mümin kardeşlerimize karşı en ufak kin ve adavetin kalmaması için dua edelim. Aynı zamanda kafir ve münafıkların zilleti, birlik ve dirliklerinin bozulması ve düşmanlıklarının birbirlerine dönmesi için dua edelim.

Siz mümin kardeşlerimizin duasında olmak temennisi ile Allah’a emanet olun.