Mucize, olağan üstü şey demektir. İnsanların imkânları dâhilinde gerçekleştirmeleri imkânsızdır. Sadece peygamberlere verilmiştir. Her bir peygamberin bir mucizesi vardır ve bu mucize verildiği peygamberin geldiği dönemde dorukta olan şeye karşı peygamberi desteklemek ve kavminin kendisine iman etmesini sağlamak için verilmiştir.

Hz. Yûsuf’un (a.s.) dönemindeki en büyük mucize rüya tabiridir. Hz. Yûsuf’a (a.s.) rüya tabirini yapma mucizesi verilmiş. Bu sayede kralın gördüğü hiçbir rüya tabircisinin tabir edemediği rüyasını tam isabet ile Allah’ın izni ile tabir etmiştir. Bu sayede Mısır hazinelerinin başına getirilmiştir.

Hz. Mûsa’nın (a.s.) döneminde sihir doruktadır. İnsanlar en zeki çocuklarını sihirbazların yanına sihir yapmanın maharetlerini öğrenmek için gönderirlerdi. Hz. Mûsa’ya (a.s.) asasının yılan olması ve elini kolunun altına koyup çıkardığında beyaz olma mucizeleri verilmişti. Asanın yılan olup sihirbazların tüm sihirlerini yutması üzerine sihirbazlar bunun sihir olmadığını yıllarca aldıkları ders ve edindikleri tecrübe ile anladılar ve secdeye kapanıp iman ettiler.

Peygamberimizin (s.a.s.) geldiği dönemde şiir revaçta idi. Geldiği toplum ümmi bir toplum olmakla beraber şairler belagati çok yüksek şiirler yazıyor. Panayırlarda şiir yarışmaları düzenleniyor. İlk yediye giren şiirler bir yıl süre ile Kâbe’nin duvarında asılı bırakılıyordu.

Hz. Peygamber’e (s.a.s.) verilen en büyük mucize Kur’an’dır. Kur’an asla bir şiir kitabı olmadığı halde belagati ve vecizliği gibi birçok özelliği ile Mekke Müşriklerine ve kıyamete kadar onların şahsında tüm insanlara meydan okudu ve okumaya devam ediyor. “Kur’an’ın bir benzerini getirin”, “Kur’an’ın on ayetinin benzerini getirin”, “Kur’an’ın bir suresinin benzerini getirin” âyetleri bu meydan okumanın en büyük delilidir.

Kur’an’ın en kısa sûresi Kevser Suresidir ve üç ayetten oluşuyor. Mekke müşrikleri şiirdeki belagat ve dehalarına rağmen en kısa suresinin benzerini getiremediler. Kıyamete kadar tüm insanlık, bütün ilmi, edebi ve teknolojik imkan ve maharetlerini kullansalar da bir benzerini getiremeyeceklerdir.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) dışındaki peygamberlere verilen mucizeler hissi idi. Belli bir zaman ile sınırlı idi. Fakat Hz. Peygamber’e (s.a.s.) indirilen Kur’an’ın hükmü bir zamana, bir kavme ve indirildiği mekâna ait olmadığı gibi hükmü kısa bir zamanda kalkacak bir mucize değildi. O tüm insan ve cinlere, kıyamete kadar tüm zamanlara ve her mekâna hitap eden bir mucizedir. O okundukça yenilenen, hiçbir zaman eskimeyen ve eskimeyecek olan bir mucizedir.

Bu mucizenin indirilmeye başlandığı Ramazan ayı içerisindeyiz. Bu aya en büyük değerini veren de bu mucizenin bu ayda indirilmeye başlanmasıdır. Bu sebeple bu aya Kur’an ayı denmiştir. Bu ayda her aydan daha fazla Kur’an okunmakta, mukabeleler yapılmaktadır. Ruhlar okunuşu ile şifa bulmakta, Mevlaya doğru basamak basamak yükselmektedir. Okuyanların ve dinleyenlerin üzerine ilahi rahmet sağanak sağanak yağmakta onları ihya etmektedir.

Kur’an halkaları camilerde daha çok erkeklere yönelik yapılsa da çoğu yerde kadınlara yönelik de yapılmakta, o mahallenin bayanları grup grup bu rahmete doğru akmaktadır. Bu vesileyle erkeği ve kadını ile Allah’ın rahmet ve mağfiretine koşulmaktadır. Bu halkalar Ramazan’ın sonuna kadar devam edecek ve inşaAllah okunan Kur’an’lar onların bağışlanmasına vesile olacak her biri Ramazan ayının sonunda bağışlanmış bir kul olarak ilahi huzura çıkacaktır inşaAllah.