Etrafımızda münkeratın çok olması, kötülük ortamlarının çoğalması, kötü ve fahiş amellerin açıktan işlenmesi, onları doğal ve normal görmemiz için bir sebep olabilir mi?
Çarşı ve sokaklarda, halka açık parklarda, okul önlerinde açıktan çirkin ve fahiş hareketler işleniyor. Büyük şehirlerde bayanların açık gezmesinin adeta üst sınırına ulaşılmış. E ben burada bir vatandaşım ya da esnafım, alıştım/alıştık artık deme gibi bir şey söyleyebilir miyiz? Bana ne deme gibi bir lüksümüz var mı?
Elbette ki ‘bana ne’ deme gibi bir lüksümüz olamaz. Fahiş hal ve hareketleri, münkeratı asla doğal göremeyiz. Belki buna her zaman elimiz ile ya da dilimiz ile müdahale edemeyebiliriz. Ama en azından kalbimiz ile kerh etmek ve nefret etmek zorundayız. Ki bu da imanın en zayıf noktasıdır.
Peygamberimiz (s.a.s.) “Bir kötülük gördüğünüz zaman ya onu elinizle ya da onu diliniz ile düzeltin, buna da gücünüz yetmez ise kalbiniz ile buğzedin ki bu da imanın en zayıf noktasıdır” buyuruyor.
Müminin, insanları hakka davet etme görevi ile birlikte kötülüğe mani olma görevi de vardır. Kur’an-ı Kerimde Cumartesi halkı diye tabir edilen Yahudiler yasağı çiğnediler ve kendilerince uyanıklık yapıp olta, file ve tuzaklarını Cuma gününden atıp Pazar günü topladılar. İçlerinden aklıselim sahibi müminler onları uyardılar ve Allah’ın azabı ile korkuttular. İçlerinden bir kısmı ise meseleye duyarsız kaldı ve bir nevi ‘bize ne’ dediler. Yasağı çiğneyenler ceza olarak maymuna dönüştürüldü. Sonra da hepsi toplu bir şekilde öldükten sonra bir kasırga ile denize atıldılar ve bir nevi o avlamaya çalıştıkları balıklara yem oldular. Onları uyaranlar kurtuluşa erdi. Bana ne diyenlerin akıbetinin de yasağı çiğneyenlerin akıbeti gibi olduğu rivayet ve yorumları var.
Allah (c.c.) Araf Suresi 163-166’ıncı ayeti kerimelerde: “Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Onlar, cumartesi tatili yaptıkları gün, avlayacakları balıklar sürüler halinde suyun yüzüne çıkarak onlara doğru gelirken, tatil yapmadıkları günde ortalığa çıkmıyorlar diye cumartesi yasaklarını çiğniyorlardı. Yoldan çıkmaları sebebiyle onları işte böyle sınıyorduk. İçlerinden bir topluluk, “Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir azapla cezalandıracağı kimselere ne diye öğüt veriyorsunuz sanki!” deyince onlar, “Rabbiniz katında bir mazeretimiz olsun diye; bir de sakınıp çekinirler ümidiyle” şeklinde cevap verdiler. İşte böylece onlar kendilerine yapılan uyarıları göz ardı edince biz de kötülüğü önlemeye çalışanları kurtardık, haksızlığa sapanları da yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü dehşetli bir azap ile cezalandırdık. Kendilerine yasak edilen şeyler karşısında küstahça diretince onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik” buyuruyor.
Hz. Peygamber (s.a.s.): “Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar:
Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler.
Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar” buyuruyor.
Allah duyarsızlaşanlardan eylemesin amin.