Cahillik, bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak anlamına gelse de Goldziher gibi çağdaş araştırmacılara göre “azgınlık, serkeşlik, arzuların etkisinde kalma, hayvanî içgüdülere boyun eğme” kısaca “barbarlık” anlamına gelir. Cahilin karşıtı, ihtiyatlı, ağırbaşlı, ahlâkı bütün, “medenî” insanı ifade eder. 

Nitekim Furkan suresi 63. ayette Allah’ın has kullarının vasıfları anlatılırken “Onlar yeryüzünde ağırbaşlı bir şekilde yürürler, cahiller kendilerine sözle sataşınca ‘selâm’ derler” buyrulmuştur. Müfessirlere göre bu ayetteki cahillerin sataşmaları Cahiliye Araplarının bozguncu, geçimsiz ve şiddetten yana olan ahlâkî temayüllerini, bu sataşmalara ağırbaşlı Müslümanların selâmla karşılık vermeleri, uzlaşma, barış, güvenilirlik gibi erdemleri kapsayan ve genellikle hilm terimiyle ifade edilen İslâm ahlâkının aslî karakterini gösterdiğini ifade eder.

Allah Hz. Âdem’i yaratırken kendisine meleklere öğretmediği bütün varlıkların isimlerini öğretmiş ve bu öğretme sebebi ile bir saygı ifadesi olarak meleklerin kendisine secde etmesini talep etmiştir. Şeytan hariç bütün melekler kendisine secdeleri ile saygı göstermiştir.

Hz. Âdem’e saygı göstermeyen ve secdeden kaçınan şeytan’dır. Kıyamete kadar onun izinde yürüyenler ve Allah’ın, ismet vasfına haiz Peygamberlerine saygısızlık edenler olacaktır. Şeytan onları peşine takıp küfre sürükleyecek, sonra da ben sizin yapmakta olduğunuz şeyden uzağım diyecektir. Ama şeytan ve tabilerinin varacağı yer cehennemdir ve ebedi olarak orada kalacaklardır.

Allah peygamberlerine kitap, ilim ve hikmet vermiştir. Onlar hakkın takipçisi ve rehberleridir. Her türlü kötü amel ve cehaletten uzaktırlar. Kâfirler ise karanlıklar içinde yollarını bulamayan cahillerdir. Her türlü kötülük, insan kayırma, aldatma ve sapkınlık onların işidir. Gözlerine perde çekilmiş hakkı görememektedirler.

Peygamberimize nübüvvettin gelmezden önceki Mekke toplumuna cehalet devri denmiştir. Çünkü onlar elleri ile oydukları taştan, tahtadan, helvadan putlara tapmışlar. O putların önünde eğilmişler, onlardan medet umup dileklerde bulunmuşlardır. Cehaletlerinden dolayı çocuklarını diri diri gömmüşler. Kadınlara her türlü haksızlığı yapmış. Zinayı meşrulaştırmış, içki, faiz ve hak yeme ahlakları olmuştur. Bu sebeple liderleri olan Amr bin Hişâm’a cehaletin babası anlamında Ebû Cehîl lakabı takılmıştır.

Ebû Cehîl uluslararası ticaret yapan, büyük mal varlığına sahip, evi Mekke’nin en güzel yerinde, kavminin lideri biridir. Ama gözünü, kulağını, basiretini hakka kapatmış, inat edip Allah’ın Peygamberi ile mücadele etmiştir. Fakat bütün bu sahip oldukları onu Bedir günü cehenneme yuvarlanmaktan kurtaramamıştır.

Ebû Cehîl’in birçok cariyesi, rakkas ve şarkıcısı vardı. Onu övüp etrafında oynayıp ona şarkı söylemeleri, onu Ebû Cehîl olmaktan kurtaramamış ve evi dahi bu gün helâ olarak kullanılmaktadır.

Ebû Cehîl, İslam dinine girenlere dostları önünde dalga geçer, saygınlıklarını düşürmeye çalışırdı. Müslüman olan tacirlerle iş yapılmasını engeller, ticaretlerinin zedelenmesi için uğraşırdı. Yoksulları hakir görüp ezerdi.

Kıyamete kadar şeytan ve onun yolunun takipçisi olan Ebû Cehîl’in izinde yürüyen, onun etrafında oynayıp ona şarkı söyleyenler olacaktır. Yeri geldiğinde İslam’ın kutsallarına, değerlerine ve peygamberlerine dillerini uzatanlar olacaktır. Ama müminlere yakışan onların seviyesine inip onların birer reklamcısı, tıklanma rekorlarındaki bir aktörü olmamaktır.

Onlar müminlerin selamını hak etmez, belki temiz dillerinde hiç yer bulmamayı hak ederler. Sizi Allah’a emanet ediyorum.