Ticarette doğru sözlü olmak, dürüst olmak ve güvenilir olmak erdemdir. Borcunu zamanında ödemek de dürüstlüğün, doğru sözlülüğün en büyük alametidir.

Kimi insan hiç ödemeyecekmiş gibi borç alır. Borçlandıkça da borçlanır. Bu borçlanma o kadar aşırıya varır ki artık ödeme gücü kalmaz. Haliyle, verilen sözler yutulur. Yalanlara başvurulur. Toplum içindeki güven yitirilir.

İçine düşülen en büyük hata, kişinin kimi zaman kazancının iyi gitmesi nedeniyle, her zaman kazancının aynı oranda iyi gideceğini düşünmesidir. Hâlbuki işler, her zaman aynı seyirde gitmeyebilir. Bu senenin kazancı, gelecek senenin kazancını tutmayabilir. Kazalar, musibetler ve aksilikler olabilir. Bu yüzden aşırı borçlanma, kişiyi büyük sıkıntılara düşürebilir.

Borçlu kişinin içine düştüğü en büyük hatalardan biride, geleceği kesin olmayan alacaklara göre borçlanmasıdır. Hâlbuki çoğu zaman alacakta sorun yaşanabiliyor. Gelecek diye düşünülen alacak gelmeyince, borç zamanında ödenemiyor. Bu da sözlerin yutulmasına ve yalanlara sebep oluyor.

Bir diğer hata, tüccar, faize bulaşmasın, ana meblağ artmasın diye kredi kartının borcunu; çeki yazılmasın ve senedi işlem görmesin diye çek ve senet borcunu zamanında öder. Çünkü bunların bir resmi yaptırımları vardır. Ama şahıslardan aldığı borcu nasıl olsa resmi bir yaptırımı yoktur diye, zamanında ödemez.

Elbet faiz haramdır. Kredi kartı borcu, fatura, vergi vb. borçlar asla faize girmemelidir. Çek yazdırılmamalı ve senet de dönmemelidir. Ama verilen sözler de tutulmalı ve asla yalana başvurulmamalıdır. Çek, senet, fatura, vergi, kredi kartı vb. borçların resmi bir yaptırımı varsa, şahıs borcunun da manevi bir yaptırımı vardır.

Sözünde durmak ve doğru olmak müminin vasfı iken, yalan söylemek ve sözünde durmamak ise münafıklığın alametidir. Kişi her ne surette olursa olsun sözünde durmalıdır.
M. Akif, bir gün arkadaşlarından Eşref EDİP`LE öğle yemeğinde buluşmak için sözleşmişti. Eşref EDİP Yeniköy`de, M. Akif Beylerbeyinde oturuyordu. O gün öyle bir yağmur vardı ki, her taraf sel oldu. Eşref EDİP, Mehmet AKİF`İN böyle bir yağmurda gelemeyeceğini düşündü ve evden çıkıp yakın bir komşuya gitti. Mehmet Akif, o yağmura rağmen Eşref EDİP`in evine geldi.
Eşref EDİP, evine döndüğünde onun geldiğini hizmetçiden öğrendi. Akif, sırılsıklam bir halde olmasına rağmen içeriye girmeden ‘`selam söyle`` diyerek yağmura aldırmadan gerisin geri gitmişti.

Eşref EDİP, ertesi gün kendisini bulup durumu anlatarak özür diledi. Ama Mehmet Akif bu olaydan dolayı kırılmıştı ve Eşref EDİP`e şu unutulmayacak cevabı verdi:

“Bir söz, ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir”

Peygamberimiz (s.a.s.) : "Kim ödememek kastıyla borca girerse Allah`ın huzuruna hırsız olarak çıkar." "Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür..." "Allah Teâlâ nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebairlerden sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir." "Kim ödemek niyetiyle başkasının malını (borç) alırsa, Allah bu borcu ödemeye onu muvaffak kılar. Kim de başkalarının malını telef etmek niyetiyle alırsa, yüce Allah bu malın bereketini giderir. Ve borcu ödemeye muvaffak kılmaz." "...Gönlünde ödemek niyeti olmaksızın borçlanan kimse, borcunu ödemeden ölürse, Allah ondan alacaklıların hakkını alır." "Borçlu ölen kimse kabirde bağlıdır, rehinleşmiş gibidir. Onu kurtaracak tek şey borcunun ödenmesidir." "Nefsimi elinde tutan Zat`a kasem olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilse, tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerindeki borcu ödenmedikçe cennete giremez." "Üzerinde bir dinar veya bir dirhemlik borçla ölen kimsenin borcu, onun hayır ve hasenatından ödenir. Orada (mahşer yerinde) ne dinar ne de dirhem vardır" buyurmuştur.

Vesselam.