800 yıl önce vefat etmiş biri, 8 asır sonra bu denli gündem olacağını tahmin edebilir miydi?

Hiç sanmam!

Ama birkaç ay önce kan donduran bir vahşetle Kürtlerin Dahhaq`ı pkk tarafından önce bıçaklanan ardından pencereden sokağa atılan, taşlanan, arabayla çiğnenen ve yetmezmiş gibi yakılan Yasin`imin ve diğer mazlumların aklına polisi aramak gelmişti.

Ne demişti polis?

“Başınızın çaresine bakın, biz gelmiyoruz.”

Vali ne demişti?

“Gitseydik polis şehit düşebilirdi.”

Ya, naaş kurtarma operasyonunda var olan risk olasılığı? “0” mıydı?

7 Ekim`de dirileri linçten kurtarmaya gitmeyen aynı devlet, naaş kurtarabilmek için komşu ülkenin topraklarını ihlal etti. Hem de bu apaçık bir savaş sebebi olduğu halde.

Ne oldu da Ekim`de Diyarbakır`da, Bingöl Karlıova`da, Aralık`ta Cizre`de seyir makamındaki devlet bir naaş için her türlü riski göze aldı?

Türbe tahrip edilmesin diye uluslararası tepkileri umursamadan ve pkk ile işbirliği yaparak sınırdışı operasyon yapan devlet, neden kendi topraklarında diriler, çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılarsaldırı altındayken saatler geçmesini adeta katledilmelerini bekledi?

Hadi diri iken yapılması üzerlerine “farz” olanı yapmadılar, ya şehadetlerinden sonrası?  

Özgecan`ı günlerdir dilinden düşürmeyenler, kızlarını taziyeye gönderenler, taziye telefonu açanlar Yasin`in ve diğer mazlumların ailesine taziyette bulundular mı dersiniz?

Diyarbakır`ın AKP vekilleri taziyeye gittiler mi dersiniz?

Yasin`in ismini zikretmek için; sayın Başbakan neden 7 Gün, sayın Bülent Arınç neden 8 gün ve sayın Cumhurbaşkanı neden 9 gün bekledi?

Sizi de bir merak sardı mı?

Hoca Nasreddin saz çalıyor ama el sabit. Notaları çıkarmak için parmaklar yayların arasında gidip gelmiyor.

-        Hocam o elin gidip gelmesi lazım denince,

-        Evladım onlar arıyor, ben buldum der Hoca.

Yormayalım sizleri, siz de arayıp durmayın.

Olası saldırıdan kurtarılan naaş Osmanlının ecdadınındı!!!

Saldırı altındaki gariban Yasin`im ise Kürdistan`dan HÜDA PAR`a yakın birisi...