HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş geçen gün bir röportajda şu incileri döktü:
“Cizre çok örgütlü ve bedel ödemiş bir yer… Eğer öyle bir yerde gelinip bu kadar ciddi bir saldırı gerçekleştirilebiliyorsa demek ki ortada bir problem, sorun var. Bu kadar emek, fedakarlık gerektiren bir direniş ortaya konulmasına rağmen devlet gelip orada tetikçileri ile birlikte rahat bir provokasyon yapabiliyorsa burada bir eksiklik var…
Demek ki disiplin ve çalışma tarzında yetersizlik var ki bunlar gerçekleşebiliyor. O nedenle bütün yapıların bu yönüyle kendini özeleştiriye tabii tutması lazım.”
Selhadin şunu demek istiyor:
Haftalar öncesinden plan yaptık. Görünmeyelim diye 2 hafta öncesinden elektrik trafolarını patlattık. Dağdan yüzlerce militan getirdik. Ellerine mermisi duvar delen en ağır silahlar verdik. Yüzlerce çakalla beraber dört bir yandan saldırdık. Hamile kadınlar, yaşlılar, çocuklar yanacak diye dert edinmeden evlerini ateşe verdik. 8 saat boyunca on binlerce mermi sıktık.
Buna rağmen neden HÜDA PAR`a oy vermiş insanlardan ancak 65 yaşında yaşlı birini öldürebildik?
Ava giderken avlanınca Şırnak`tan, Silopi`den “hewar”ımıza yüzlerce heval daha gelmesine rağmen neden ölmediler, nasıl öldüremedik?
Kekê ağzıyla cevap vermek lazım:
Selhadin!
Madem ağlayacaxtın niye saldırisan?
Madem saldırisan niye ağlisan?
Selhadinin “özeleştiri” istemesi; “kanser”le gizlenemeyen rezaleti itiraftır. Öldürmeye giderken “kanser” olan, “zaturverem” olanlar için içlerinden “kelle” arayışlarının itirafıdır.
Eskiler güzel hikâyeler anlatmışlar.
Bunlardan röportaj verenin hal-i pür melaline uyan bir tanesini anlatayım sizlere:
Askerin ceberrut olduğu dönemde Apê Hasen / Hasan amca ve küçük yeğeni buğdaylarını yüklenmiş değirmene doğru gitmektedirler.
Uzaktan asker geldiğini gören Apê Hasen, asker onu götürmesin diye bir ağacın ardına saklanır. Yeğenine yerini söylememesini tembihler.
Asker yaklaşır ve küçük çocuğa sorar:
- Nereye gidiyorsun?
Türkçe bilmediği için “Adın nedir?” diye sorulduğunu zanneden çocuk korkuyla;
- Ez û Apê Hasen / Ben ve Hasan Amca der.
Asker “Hasan kimdir?” diye sorunca çocuk;
- Apê Hasen Walleh te dîtin, derkeve! (Hasan Amca Vallahi seni gördüler, çık) der…
Selhadin! Cizre`de ne olduğunu gayet iyi biliyorsun. Senin bildiğin şeyi Cizre halkı da biliyor. Neler yaptığınız, ne duruma düştüğünüz sır değil.
“Devletin kontra gücüdürler, AKP`nin tetikçisidirler, provokatördürler” diye kıvırmaya gerek yok.
Yalan ve iftiranın devri geçti. Her şey ayan beyan. Kimin devletin metresi, kimin ABD`nin flörtü olduğunu halkımız da Türkiye halkları da çok iyi biliyor.
İyisi mi git İstanbul`dan milletvekili adayı ol. Llgbt`lerin oyları zaten garanti, belki CHP`nin Kemalist tabanından oy çalarsın.
Biliyorsun, 6-7 Ekim serhildan soytarılığında ve 13 ve 27 Aralık Cizre saldırılarında sonuç tam da istediğiniz gibi olmalıydı. Ama olmadı. Niye olmadı biliyor musun?
Hani dilinize doladığınız bir kelime var “Dinamikler”
İşte o dinamiklerin Müsebbib-ül Esbab`ı olan Allah var selhadin.
Cizre`de, Diyarbakır`da sizin hiç hesaba katmadığınız ama “Allah, kuluna kâfi değil mi?” (Zümer: 36), “Mü`minlere yardım etmek üzerimize bir haktır.” (Rum: 47) diyen bir Rabbleri var o mü`minlerin.
Kullarının beynini dağıtarak, damlardan atıp molotofla yakarak, arabayla çiğneyerek savaş açtığınız Allah Azze ve Celle şöyle diyor sizden evvelkilere, size ve mirasınızı devralacaklara:
“Allah, inkâr edenleri kinleriyle geri çevirdi. Zafere ulaşamadılar. Allah, savaşta mü`minlere yetti. Çünkü Allah karşı konulmaz kuvvet sahibidir, Azizdir (gücü her şeye üstün gelen galiptir).” (Ahzab 25)
Koyun sürüsünü seyreden enik, anası köpeğe sorar:
- Sen senede kaç kez kaç tane doğururken, bunlar senede bir kuzu doğurduğu halde nasıl fazla oluyorlar?
Köpek cevap verir:
- Were wê ji ğezeba nava min bi pirse / Sen gel de onu içimdeki öfkeye bir sor.
Algı operasyonları, manipüle çabaları, sol ve Kemalist medyanın desteği beyhudedir Selhadin.
İftira, yalan, çarpıtma, karalama, infaz, inkâr, imha, katletme ile nereye kadar?
15-16 yaşında çocuklarla kantonculuk oyununuzda Kemalist devletin aciz kalmadığını pekâlâ biliyorsun.
Müslümanların pasifize edilmek istendiği bu kirli süreçte ateşin üstünden kestaneleri sizin elinizle almak istiyorlar.
Siz maşa olabilirsiniz ama biz kestane değiliz, demir leblebiyiz.