Bu ümmetin evveli ne ile ihya olmuşsa ahiri de onunla ihya olacaktır. Yeni neslin gidişatı İslami ve tevhidi açıdan yeniden kılavuz perspektiflere ve rehberi mefkûrelere ihtiyaç duymaktadır. İslami bir kimlik ve kişiliğin yeni nesil tarafından da kuşanılması amacıyla, İslam’ın ve tevhidin nasıl anlaşılması gerektiği üzerine anlayış ve üsluba dair tahliller gerekiyor. Selef-i Salihinin yolunda izler aramak icab ediyor. Fabrika ayarları her zaman en iyi çıkış yoludur.

PROBLEMLERİ GİDERME HİKMETLE OLMALIDIR

Problem giderme; hikmetle, ikna ile, izah ile ve yanlış anlaşılmalar giderilerek halledilmelidir. Masum olmadığımızdan her birimizin sorunları ve sorun halleri, problemleri olabilir. Herhangi birimizden sadır olunca olgunlukla karşılanmalıdır. Aksaklıklar; hikmetle ve anlayarak düzeltilmelidir.

SÜKUT HEYBETTİR

Sükut heybetlidir. Önemli işlerin içindeki insanların vasıflarındandır. Boş, gereksiz ve gerekmeyen yerde konuşan kimseler sevilmez. Hatta geveze, boşboğaz gibi lakaplarla yerilirler. İhtiyaçlarını başarılı bir şekilde gidermek için sükuttan yardım isteyin. Unutmayın ki; içinde nimet olan şeylere haset edilir. Her makama has söz vardır. Ya hayrı konuşun ya da sükut edin. Söz gümüşse sükut altındır, darb-ı meselleri yerli yerinde konuşmayı emreder. Her hakkı bilmek hakkındır, ama her yerde her hakkı söylemek hakkın değildir.

"Merdê qıpti, şecâat arzedince sirqatin söyler." ile "Dizê havina zivistana dertên" darb-ı meselleri sırlarını özel sahiplerde ifşa edenlerin basitliği için söylenir.

KÜFÜR DEVAM EDER AMA ZULÜM ASLA

İnsanın temel imtihanı, iman ve küfürden birini tercih etmede yatar. Allah'u Teala bu konuda insan iradesini serbest bırakmıştır. İnsanın ikinci bir seçeneği de adalet ile zulümden birini uygulamasıdır. Zulüm; cebrin, gücün gaddarca kullanılmasıdır. Hakkın haksızca gaspıdır. Maddi ile manevi bir eziyettir.

Dünya tarihine baktığımızda, zalimlerin kurdukları düzenleri yıkanlar; o düzenlerin alelade, sade vatandaşları olduklarını görürüz.

Zulüm yalnız kâfirlerden değil Müslümanlardan da sadır olabilir.

Küfür devam edebilir, zulüm devam etmez. Başkaları tarafından düzeltilir. Bu başkaları mü'min de olabilir, kâfir de...

Örneğin, Spartaküs isimli kölenin Roma yönetimini yıkan kölelerin başkaldırışı da bu türdendir.

Allah (cc) bazen zalimi zalim ile ortadan kaldırır. Allah'u Teala zalimi kılıç gibi kullanarak onunla intikam alır. Çünkü zalim toplulukların belirlenmiş bir müddeti (eceli) vardır. Bu müddet bitince son bulur.

TEFEKKÜR

Membaı ayet ve hadis olan tefekkür Peygamber aleyhisselatu wesselamın bir saatinin bin senelik (nafile) ibadete bedel olduğunu söylediği tefekkür. Çünkü hayal kurmak, insanı kötülüğe hazırlayan şeyleri düşünmek tefekkür değil, tefessühtür. Çokça düşünün ve İslam davası için çokça ağlayın. Salt düşünme yalnız bile insanı yetiştirebilir, kemala ulaştırabilir.

Ölüm ile hayat gerçeklerini çokça düşünün. Mutasavvıfların yaptığı gibi ölüm rabıtasını yapabilmeliyiz. Hayat ve ölüm, insan ömrünü kuşatan gerçeklerdir. Hayat ile ölüm arasındaki mesafe ve bunun karşısındaki mü'min ve kafirin durumunu düşünün. Ölümün mü'minler için yepyeni bir dünyaya doğuş ve bir kurtuluş kapısı olduğunu ve kendileri için yaratılan cennet nimetlerini düşünün. Allah yolunda cihad eden mü'minlerin ücret ve mükafat yeri olan ahireti düşünün.

Keza mü'minlerin ve kafirlerin ölüm gerçeğini yorumlamaları; kendi dünya görüşlerinin insana ve diğer yaratıklara bakışlarının da yorumunu verir. Bunun üzerinde düşünürseniz bakış açısı denilen şeyin anlam ve tezahürünü iyi anlar, görürsünüz.

Hayat ile ölüm arasında çok ince bir perde vardır. Belki de nasıllığını bilmediğimiz için perde diyoruz. Bir insan için dünya hayatını akıp giden bir an olarak tarif etmişler. Oysa insan, bakın ki hayatı için hiç bir garantisi olmadığı halde çok uzun emeller peşinde koşabilmekte, kendisini hiç ölmeyecekmiş gibi hayatla bağlı görmektedir. Bu şüphesiz Allah'ın yarattığı insan fıtratının çarpışık değil, çok açık olan yapısındandır. Nedir insanı hayatla bağlayan şey veya nedir insana hayatı güzelleştiren şey? O ki yaşama şansı göz açıp kapayıncaya kadardır; o ki, yaşamın bedelini bazen çok ağır ödemektedir. O ki; geçmişi, geleceği ve o an ki ihtiyaç beklentileri kendisini tazyik altında tutmaktadır. Elbette tüm bunların anlamları vardır. Bu bir, tek düze hayat değil, aklı sayesinde hem kendisinde hem de çevresinde değişiklikler yapabilen insanın macerası düşünülmeye değer doğrusu. Tarihin maddi ve manevi eser ve kalıntılarına bakıp düşünürseniz, Adem aleyhisselam'dan günümüze kadar insanın macerasını tüm eksen ve boyutları ile göreceksiniz.

Hayat ile ölüm arasındaki yakın ilişki ve içiçeliği kavramak için Hz. Ebubekir, İslam ordularının komutanı Halid'e şöyle nasihatte bulunmaktadır.

'Daima ölümü iste, sana hayat hibe edilecektir.' Halid de konumu gereği sayısız savaşlara ölümü candan isteyerek gitmiş, fakat yatakta vefat etmiştir.

-Kafirlerin ölümden çok korkması ve bunun onların en zayıf tarafları olması ve bu korkunun kendilerini vahşileştirmesi.

-Ölüm rabıtası ile ölümün unutulmasının önlenmesi.

-Mezarlıkların, yerleşim yerlerinin kenarında bir resmin negatif ve pozitif gibi ikinci bir yeri almaları ve mezar ziyaretinin sünnet oluşu...

-Hayat ile ölüm birbirinden kopmayan birbirinin zıddı iki büyük gerçektir. Hayatta kalmak için mücadele eden ölümü göze almaktadır.

-Nasıl ki hayat akıp giden bir andır, rızık da boğazda bir lokmadır. Mal-mülk biriktirmek rızık değildir. Hayat-ölüm biyolojik olarak bağlı olduğu halde, rızık; ilahi bir kanundur. Allah'ın kendi kanunları (sünnetullah) ise değişmez.

KÜLTÜREL PROGRAM ÜZERİNE

Kültürel birikim, fikri yoğunluk, ufuk genişliği, tecrübe...

Tab-ı selim ile birleşirse İslam davasında şahsa güç verir.

Kültürel çalışmalar, konum, sorumluluk, Ümmet ve ümmetleşme etrafında olmalıdır. Kültürel çalışmalarda prensibler; gerçekçilik, disiplinlilik, zaruririlik, yardımcılık farkını görme çerçevesinde olmalıdır.

SİYER

Zulüm ile adalet dalgaları ve bunun temelinde zalimlerle mücahidlerin kıyasıya mücadeleleri...

Siyer denilince aklınıza bir kitap gelmesin. Siyer, peygamber aleyhisselat u vesselamın hayatının itina ile ve doğru bir şekilde tespit edilişinin izahıdır. Kur'an'ın eşsiz yorum ve uygulamasıdır. Dolayısıyla siyeri, seviye seviye, merhale merhale giderek yoğunluk kazanan bir tarzda inceleyip muntazam bir şekilde yaşamak lazımdır.

Siyer atmosferini kendimize kisve edinmeliyiz.

Siyer; beşeriyeti vahye uydurma projesidir.

Siyer temeldir.

Kişilik tahlilleri; çağımıza, bölgemize, mıntıkamıza, alanımıza taşınıp incenlenmelidir.

RİSALE-İ NUR'UN DEĞERİ

Bölgemizin ve toplumumuzun yetiştirdiği büyük bir İslam aliminin orijinal eseridir.

İman için ferd ve toplum olarak çok temel konular işliyor.

Üstad; Risaleyi bir yıl mütalaa edenin, zamanın alimi olacağını söylüyor.

İnsanın konuşma kabiliyetini ve tahlil yeteneğini de geliştirdiği gibi düşünme yolunu açıyor ve düşünmeyi sevdiriyor.

Akideden gelen hastalıkları tedavi ediyor.

İslam'ın temel konularında her suale cevap veriyor.

Hemen hemen tamamı savaşlarda, sürgünlerde, muhaceratlarda yazılmıştır.

Mücadele edenin imanını müthiş takviye ediyor.

Yılgınlık, bezginlik, tembellik gibi kötü hastalıkları bertaraf ediyor.

Lügat çalışmaları ihmal edilmemelidir. Özellikle bir mefhumun ne kadar kelime ile ifade edileceği ve kelimelerle kavramların anlamlarının bilinmesi önemlidir. Kelime ve kavramlara vukufiyet, kültür birikimi ile muhakeme berraklığının işaretidir.

Mücadelemiz insanları namaza kaldıran sabah ezanı olsun. Karanlıkları aydınlığa, geceyi sabaha çeviren olaylar vardır. Müslümanları  gafletten uyandırıp şuurlandıran olaylar da olmalıdır. İşte o olaylar ümmet olarak biz olalım.

Kendinizi değiştirin, her konuda yetiştiğini zannedenin gelişmesi durur. Kendini sürekli kemale doğru değiştirmeyen hiç bir zaman kemale ulaşamaz.

Maksatları iyi anlayın. Gereksiz vehmi yorumlar çıkarmayın.

Kafirler için Müslüman hakkı yoktur. Kafirler mü'minlere karşı müşfik, ikna edici değil, zorbadırlar. Kendi dünya görüşünü paylaşanlar için hak, hukuk, özgürlük tanırlar. Ama bunu Müslümanlara tanımazlar. Oysa İslam'da düşünce özgürlüğünün ötesinde akide özgürlüğü vardır.

Davayı savunun büyürsünüz. Şahıs ümmet sürecinde kendine söz getirmemeyi amaç edinirse yapay başarılara ve başarısızlıkları gizleme yollarına tevessül eder. Asıl yıkıcı olan ve kaçınılması gereken de budur...

Sorun olanların yetiştikleri yer, yaş ve kültür seviyeleri düşünülmelidir. Geldikleri ortamın, yörenin muhtelif ortamlar, durum ve şartlarda tezahürleri vardır. İleri sürülen bahane olabilir. Alışkanlıklar, özlemler, şeytani fısıldamalar, sunilikler  İslam davasını iyi kavramama gibi hususlar herkeste olabilir. Tek fark samimi Müslümanların ufak bir ikaz ve hatırlatma ile dönüş yapması, samimi olmayanların da kendilerini gizlemelerindendir.

Şeytan, imanın veya insanın zayıf olduğu an ve noktalara saldırır. Düşman da zayıf noktaları tespit edip saldırmak ister ki yıksın.

İnsanları İslam'a, mü'minleri de Ümmet’e davet ediniz.

Devam edecek