Her tarihi olgunun güncele ulaşan ve faal bir uzantısı vardır. Aynı şekilde her güncel olayın da mutlaka tarihsel bir arka planı vardır.
Kısacası insanlık Irmağı’nın birbiriyle ilişkili karmaşık bir damar silsilesi mevcuttur.
İslam coğrafyası ve Müslüman âlemin mevcut halini ve gidişatını; geçmişin örgüsünden bağımsız düşünme imkânı yoktur. Şunu açıklıkla söyleyebiliriz ve söyleyebilmeliyiz; günümüzün gidişatının olumlu yönlerinde de, olumsuz yönlerinde de öncekilerimizin, seleflerimizin katkıları sevapları ve günahları vardır.
Bu hususları, geçmişi suçlamak ya da yargılamak için dile getiriyor değilim... Aksine bir gerçekliğe dikkat çekmek istiyorum. Geleceğimizin inşasında, bizim de sevaplarımız ve günahlarımız vardır. Daha doğrusu geçmişten ders alarak, daha sağlıklı bir gelecek inşasına dair çabamız, gayretimiz olmalıdır. Bu konuda dürüst olmalıyız bu konuda Tarafgirlik ve asabiyetten ziyade adilane mantıklı bir ölçütler silsilesi geliştirmeliyiz.
Şu soruyu kendimize çok rahatlıkla sorabilmeliyiz. Bugünkü durumdan memnun muyuz? İslam coğrafyasının bugünkü halinden memnun muyuz? Müslüman âlemin bugünkü gidişatından memnun muyuz? Afganistan’dan, Suriye’den, Irak’tan, Somali’den, Sudan’dan, Türkiye’den, İran’dan hâsıl-ı kelam İslam âleminin bütün coğrafyasından ve yeryüzünde Müslümanların bulunduğu her bir yerden memnun muyuz?
Olumsuz düşünmeyi uzatmanın da bir manası yoktur. Konuyu şöyle sürdürebiliriz. Memnun olmamız için nasıl bir durum olmalıdır? İşte bu durumda ya da bu durumun vücut bulmasında, bizim bireysel olarak yahud toplumsal olarak üstlenmemiz gereken rol, almamız gereken sorumluluk nedir, ne olmalıdır? Bunu iyi bir şekilde düşünüp tespit etmeliyiz.
Aslında vicdan ve mantık sahibi herkes bu sorunun çözümünü gerçekten ama gerçekten çok iyi biliyor. Fakat iş uygulamaya gelince bir durum ortaya çıkıyor, onu burada açıklıkla söylememiz gerekir.
Filozofların deyişi ile bilmek ile yapabilmek arasındaki o yüzde 95 fark işte burada ortaya çıkıyor. Hani denilir ya bir işin başarılması %5 bilmeye bağlıysa %95 yapabilmeye bağlıdır.
Peki her Müslüman çözümü az çok bildiği halde neden yapılamıyor, neden yapamıyoruz?... Yapabilme irademizi engelleyen etkenler, sebepler nelerdir? Yapabilmek için elimizdeki kelepçeler nelerdir? Ayaklarımızdaki prangalar nelerdir? Dillerimizdeki bağlar nedendir? Gözlerimizin önündeki perdeler nelerdir?
Emin olun bunlar çok uzaktaki unsurlar değildir... kendimizdendir... yakınımızdandır...
Biz kadar uzaklıktadır...
Bireysel menfaat ihtirası grubu bozar, grupsal menfaatli ihtiras toplumu bozar, toplumsal, devletsel menfaat ihtirası ise bütün insanlığı bozar. İşte bu ihtiraslar İslam dünyası ve Müslüman coğrafyası için de geçerlidir. Bildiğini uygulayamama işi üzerinde de iyi düşünmek gerekir. Bilmek ile yapabilmek arasındaki farkı idrak etmek gerekir. O zaman belki daha güzel sonuçlara erişilebilir.
Geleceğe de güzel bir emanet miras bırakılabilir
Bu umut ve temenni duası ile; Allaha emanetsiniz...