Kuzey Irak`ta 25 Eylül`de gerçekleşecek “bağımsızlık referandumu” yaklaşıyor. Bağımsızlık için yapılacak referandum birçok ülkenin dikkatlice süreci takip etmesine vesile olmuş. Bir taraftan Kerkük gibi bir petrol denizi söz konusudur. Diğer taraftan da peşmerge`ler adıyla ilk defa “bağımsız bir Kürdistan devletinin” sahaya yansımasını hesaplıyorlar. İran, Türkiye, Suriye ve Irak`ta olan dört parçaya bölünmüş Kürtlerin temsilciliğini kim üstlenecek? Açık olarak söylemek gerekir ki; ABD bu misyonu PYD/PKK`den başkasına vermek istemiyor. Bu günlerde bin tır silahın onlara teslim edilmesi de bu hesabın bir parçasıdır. Onun içinde “Irak Kürt bölgesel bağımsızlığına” sert tepki gösteriyor. Peşmerge`lerin bağımsız bir devlet olmasına karşı çıkan ABD, diğer taraftan PKK/PYD`yi devletleştirmeye çalışıyor. Dört parçada bulunan Kürt`lerin, ABD`nin bu tavrını iyi okuması gerekir. Devletleşmeye bu kadar yakın olan peşmerge`leri desteklememesi tamamen kendisine itaat etme konusunda emin olmadığı içindir.

Oysa tarihsel sürece baktığımız zaman ABD peşmerge`leri kendi himayesine almak için de hamleler etmiştir. Yakın tarihte Bağdat ile peşmergeler arasındaki ilk özerklik anlaşması 1970`te yapılmıştı, ancak Irak yönetimi anlaşmanın şartlarını uygulamada aceleci davranmadı. Kürtler 1991`de, ABD`den de destek alarak Saddam Hüseyin`in ordularıyla şiddetli çatışmalar sonrasında kendi denetimlerinde bir alan elde etmiş oldu. Peşmergeler 1991`den beri fiili olarak kullandıkları alana 2005`te Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) adı altında yasal bir statü kazandırdılar. Fakat ABD onu istediği noktaya çekemediğinden başka sadık! partner aramaya başladı.

Mesut Barzani yönetimi, statü kazandıkları 2005`te Bağdat ile sınırları netleştiremedi ve içinde devasa petrol kaynaklarına sahip olan Kerkük`ün de bulunduğu bazı bölgelerin statüsü Erbil ile Bağdat arasında hala tartışılıyor. Peşmerge birlikleri 2014`te Kerkük`e saldıran IŞİD`in saldırısını püskürttü, Irak Merkezi Ordusu ise geri çekildi. O zamandan beri bölge peşmerge`lerin kontrolünde kalmaya devam ediyor. IKBY referandum sonrasında Kerkük`ü de topraklarına katmak istiyor. Öte yandan Bağdat, büyük petrol rezervlerinin bulunduğu Kerkük`ü kaybetmek istemiyor. Bu durum, ileride farklı tatsızlıkları getirebilir.

Diğer taraftan Kerkük`e ilgi gösteren bir başka ülke de Türkiye`dir. Bir taraftan Kuzey Irak`la iyi ilişkileri olan Türkiye, diğer taraftan Kerkük üzerindeki hakkını ve payını düşünerek meseleye farklı yaklaşıyor. Kuzey Irak`tan petrol ihraç eden Türkiye, Barzani yönetimi ile ilişkileri canlı tutmak istiyor. Ancak peşmerge`lerin bağımsızlığı durumunda bölgede artan gerilim, petrol sevkiyatlarını da tehlike altına sokabilir… Bütün bu dengeler göz önünde bulundurulduğunda bölgede giderek tansiyon yükselecektir. Özellikle Kuzey Irak`taki referandum sonrası bağımsızlıkla ilgili de hızlı adımlar atılırsa herkesin sert veya gerçekçi tavırları daha da netleşecektir.