Yıllardır batı, hem kültürel, hem siyasi hem de ekonomik olarak İslam âlemini işgal etme peşindedir. Bunun için de her türlü maskeyi takarak ve Müslüman mahallesinde salyangoz sattılar. Bunun dışına çıkanları ise ambargolar ve değişik siyasi baskılarla hizaya getirmeye çalıştılar. Bu günlerde ise Almanya ve Hollanda`nın şahsında çok kılıflı maskeleri düşmüş ve tek olan yüzleri bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Bugün Türkiye üzerinden ümmete karşı görünen gerçek yüzleri ibret ve şaşkınlık yaratmış durumda. Türkiye`de olan bir referandumun onları bu kadar ilgilendirmesi tesadüfî değildir. Asıl ürktükleri şey bu halkın ekonomik bağımsızlıkla birlikte “fikirsel bağımsızlık” elde etme yoluna girebilir mi telaşıdır. Bu yola giren bir halkın önünü kesmek ve onlara bahaneler uydurmak Batı`nın en tabii ahlakıdır. Yoksa bu mesele sadece Türkiye meselesi değildir. Bu çarkın dışına çıkmak isteyen her Müslüman devlete aynı uygulamayı yapacakları kaçınılmazdır.
Batı bir taraftan demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden söz ederken diğer taraftan kendine uymayan devletlere askeri darbelerle müdahale edebiliyor. Tarihteki birçok askeri müdahaleyi görmekle birlikte yakın tarihimizde Mısır`daki askeri darbeyi nasıl desteklediklerini biliyoruz. Çünkü kendi öz değerlerini yakalayabilecek bir noktaya gelen Mısır halkı onların çıkarlarının dışına çıkınca buna karşılık askeri cuntayla müdahale ettiler. Putları olan demokrasiyi bir çırpıda yediler. Bunu Türkiye`de de uygulamak isteyen batı, Allah`ın lütfuyla başarılı olamadılar. Bu başarısızlığın verdiği kudurmuşlukla maskelerini çıkarmış ve açık olarak saldırıyorlar.
Bu saatten sonra Türkiye`nin çok daha akılcı olması gerekir. Yıllarca beklediği Avrupa kapısını kafasından silmesi gerekir. Ekonomik bağımsızlığıyla birlikte fikirsel bağımsızlığını da sağlamalıdır. Yıllardır ithal ettiği Avrupa ahlakı ve düşüncelerinden bağımsız olması gerekir. Kendi öz değeri olan maneviyatını ön planda tutarak yoluna devam etmelidir. Aile yapısı çökmüş, manevi değerleri olmayan bir Avrupa`yı ne yapsın. Hatta göçmenlere karşı olan tavırlarından anlıyoruz ki Batı`nın insanlığı da kalmamış. Dağılmaya yüz tutan Avrupa`nın kapısından uzaklaşmak ümmetin hayrına olacaktır.
Bunu söylerken batı kendine çeki-düzen verene kadar olmalıdır. İslam âlemi Batı`dan çok daha güçlü olabilir. Eğer bu güç bir araya gelmeyi başarırsa Batı`ya yüz kat etki edebilecek bir konumdadır. Hem kültürüyle, hem coğrafi zenginlikleriyle çok daha öndedir. Yeter ki bunu doğuracak birlikteliği sağlasın. Bu konuma gelebilecek ümmetin Batı`ya İslami ahlakı taşıyacağı kesindir. Bugün Batı`dan ithal edilen yozlaşmış ahlakın tam tersi maneviyat pompalayabilir. Batı halkı bir boşlukta yaşıyor ve bu boşluğu doldurabilecek tek kaynak Müslümanların ilahi değerleridir. Gerçek bu iken “batı bizden ne istiyor?” sorusuna şu yanıtı verebiliriz: Batı`nın liderleri kendi koltukları için bizim öz değerlerimizi yok etmeye muhtaçken, batı halkı bizim değerlerimizi yaşamaya muhtaçtır.