Bu günlerde AB`nin tavrı ve Şanghay`ın Türkiye`yle yakınlaşması sadece Türkiye`nin değil dünyanın da gündeminde yer alıyor. Zira Asya ve Avrupa`yı birbirine bağlayan Türkiye, konumu nedeniyle her iki kutup için de önemli bir figürdür/ unsurdur . Avrupa Birliği çok bilinmesinin yanında Şanghay kamuoyu tarafından fazla bilinmiyor. Bu yapı, yani Şanghay İşbirliği Örgütü`nün (ŞİÖ) temeli 1995 yılında Sovyetler Birliği`nin dağılması sonrasında Rusya ile Çin arasında birbirlerini “askeri güvence altına alan” anlaşmalarla süreç atıldı/ hayata geçirildi. Daha sonra 1996 yılında, Çin ve Rusya`nın yanına Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan`ın da katılımıyla“Şanghay Beşlisi” meydana geldi.
Aslında iki kutup olarak bilinen ve dünyada birbirine rakip olabilecek olan AB ve Şanghay devletleri kendi çıkarlarını hesaplayarak devletlerin üyeliklerini değerlendirirler. Türkiye ise hep tercihini AB`den yana kullandı. Fakat AB`nin son dönemdeki Türkiye karşıtlığı ve teröre destek vermeleri Türkiye`yi farklı bir noktaya getirmiş bulunuyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, AB`nin Türkiye`ye karşı sergilediği “siyasi tavır” ilişkileri normalleşme seviyesinden uzak bir noktaya taşımıştır. Onların bu ikiyüzlü tavırları, hem Cumhurbaşkanında hem siyasi iktidarda hem de halkta AB`ye karşı ciddi bir “olumsuz” yargı oluşturdu.
Şanghay düşüncesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan`ın “Benim için varsa yoksa Avrupa Birliği, dememeli… Mesela, Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?” açıklamasıyla Türkiyenin “yeni eksen arayışı” hızlandı.
Bu noktada Erdoğan`ın, AB`nin çifte standartlığını ve ikiyüzlülüklerini her seferinde yüzlerine vurması bu ilişkileri daha da germiş bulunuyor. Kendilerine kafa tutan ve onları takmayan bir ülkenin Cumhurbaşkanına mesaj vermek istiyorlar. Avrupa parlamentosunun Türkiye'nin Avrupa Birliği ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici süreliğine dondurulmasını isteyen tasarıyı 37 ret oy`una karşı 479 kabul ile geçirmesi, bir acizlik hamlesidir…
Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer kulvar olan Şanghay cephesi ise Türkiye`ye bir jest yaparak 2017 dönem “Enerji kulübünün” başkanlığını Türkiye`ye devretti. Bu, ilk defa üyeler dışında bir ülkeye verilmiş siyasi bir haktır ve aynı zamanda bir mesajdır. Anlaşılan Türkiye, Şanghay ile AB`ye mesaj verirken Şanghay`da Türkiye üzerinden AB`ye mesaj gönderiyor… Sonuç olarak; Türkiye eğer bu dik duruşunu devam ettirirse Ortadoğu`da bir süper güç olma imajını kazanır. Şu anda kendi siyasetini dış telkinlerle değil, kendi bildiği çizgide belirleyen bir noktada gözüküyor. Türkiye ABD ve AB`ye rağmen kendi bildiği siyasi hamlelerini başarıyla noktalarsa İslam âleminde de ciddi bir konum kazanmaya doğru ilerler.
İşin özü de Avrupa yolun sonunda gözüküyor. En ufak sarsıntıda dağılacak gibi görünüyor. Dağılacak bir yapıya fazlasıyla yönelmek pek de akılcı değildir…