Suriye gündemiyle birlikte Gazze’de yaşanan katliamlar gölgede kalıyor. Bu yazıyı yazdığım gün bile Gazze’de 38 kişi şehit edildi. Şehadetleri ise kısa bir haber olarak geçti… Şunu net olarak söyleyelim: Eğer Gazze’yi unutursak tüm insanlığın geleceği tehlikededir. Müslümanlar açısından ise var olup yok olma meselesidir. Çünkü küresel güçler, sadece Gazze’ye saldırmıyor, bu saldırılarla Müslümanların konumunu da belirliyor.

               Şöyle bir empati kuralım:

Hangimiz dün gece yatarken çocuklarımızla helalleştik. Hangimiz çocuklarımız yatarken sessizce ellerine isimlerini yazdık… Bombalandığımızda çocuklarımızın cesedi tanınsın diye ellerine yazı yazmak… Bir mezarları olsun diye… Hayal etmede bile zorlanıyoruz…  Bunun içindir ki Gazze’yi unutmak, insanlığın kendini kaybetmesi demektir. Aslında Gazze,  tüm insanları vicdana çağırıyor. İnsanlar, vicdan muhasebesinde yaşanılanları kabullenemiyor. Vicdanımızın derinliklerinde öfkeleniyoruz. Kalbimizi allak bullak eden siyonist barbarlık karşısında her gün yumruklarımızı sıkıyoruz…

Siyonist katiller, paramparça ettikleri çocuk cesetleri üzerinden tüm insanlığa karşı sadist ruhlarının üstünlüğünü tescillemeye çalışıyor. Bunun için Gazze’de insanları topraksız bıraktılar ve şimdi de toprağı insansız bırakmak istiyor. Siyonistlerin barbar katliamı, diğer emperyalist devletlerin desteği ve sessizliğiyle tamamlanıyor. Zaten batı emperyalizmi ve onun güdümündekilerin desteği olmasaydı dünyanın gözü önünde bu vahşeti yapamazlardı.

               Aslında Gazze, modern batının insanlığa satmaya çalıştıkları uygarlığın gün batımı ve sonudur. Gazze üzerinden anlaşıldı ki insanlığın vicdanını yok sayan batı uygarlığının dünyaya söyleyecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu saatten sonra raflarda ve hâkim masalarında bulunan “İnsan Hakları Beyannamesinin” ve “Savaş Hukukunun” bir anlamı, bir değeri olabilir mi? İnsanlık nezdinde “Uluslararası hukukun” ve normların ne değeri olabilir ki? Gazze bu kavramların mezar taşı olmuştur.

               Evet, Gazze’de, Allah’a ve insanlığa karşı işlenen ağır bir suçla karşı karşıyayız. Bu işlenen cürüm, göğsünde kalp taşıyan her insanda ahlaki bir tiksinti oluşturmuştur. Ama bunun ötesinde siyonist katiller, sergilediği vahşeti herkesin gözü önünde yapabilirliğin verdiği küstahlıkla tüm insanlığın vicdanıyla alay ediyor. Aslında bu barbarlıkla kötülüğün zirve noktasını kabullenip sineye çekmemizi istiyor. Yıllardır insanlığa öngördükleri bakış açısı budur.

               Müslümanlara öngördükleri kalıp ve bunu kabullenemeyen Gazze halkı tam da bunun için birinci hedeftir. Topraklarını işgal eden siyonist katillerin ve emperyalizmin önünde eğilmediği için birinci hedeftir. Saygınlıklarını ve vakarlarını korudukları için birinci hedeftir. Gazze, İslam’ın kök dinamiklerine sahip çıktığı için, binlerce yıllık tarihini koruduğu için birinci hedeftir. Gazze, kimliğini, kültürünü, aidiyetini ve İslam bayrağının tellallığını yaptığı için birinci hedeftir. Gazze, Müslümanlara cihat ruhunu aşıladığı için birinci hedeftir…

Evet, siyonistlerle birlikte küresel emperyalizm, kötülüğün mutlak iktidarını kabullenip sineye çekmemizi istiyor. Bugün, Gazze bu anlayış karşısında en büyük kalkan olarak ortada duruyor. Ve Gazze halkı, bu ruhu yaşatmak için her akşam yatarken birbiriyle helalleşerek başlarını yastığa koyuyor.