Nükleer silah dendiğinde aklımıza atom bombası ve nükleer savaş geliyor. Evet, nükleer bombalardan sadece bir tanesi tüm bir kenti ya da bir ülkeyi rahatlıkla yok edebilecek güçtedir.  Savaş tarihine baktığımızda nükleer silah kullanımı ikinci dünya savaşında ilk kez ABD tarafından 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki kentlerine yönelik gerçekleştirilmiştir. Bu saldırılar neticesinde 132 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Bu hadiseden sonra tüm dünya, nükleer silah kullanımıyla ilgili hep tartışmıştır.

Geldiğimiz noktada Rusya ve Ukrayna savaşıyla birlikte nükleer bombalar tekrar dünya gündemindedir. Şimdiye kadar nükleer silahlardan bahsedilirken, devletlerin güvencesi niteliğinde bulundurdukları ve bunları kullanma ihtimalinin sıfır olduğu konuşuluyordu. Son günlerde ise Rusya ve Ukrayna savaşında yaşanan gelişmeler neticesinde nükleer silahların her an kullanılma ihtimalini bize gösterdi. Özellikle ABD’yle birlikte İngiltere ve Fransa’nın, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya balistik füzeleri verip kullanmasına izin vermesi nükleer tehlikenin olasılığını çok daha artırdı. Rusya, Ukrayna üzerinden kendisini sıkıştırmak isteyen ABD ve NATO’ya karşı nükleer kozunu konuşuyor. Bilindiği gibi dünyanın en fazla nükleer silahı 5889 savaş başlığıyla Rusya’nın elindedir. İkinci sırada 5428 savaş başlığıyla ABD yer alıyor. Eğer Ukrayna üzerinden Rusya ve ABD savaşına dönüşürse, Putin kendi varlığı için nükleer silaha başvurabilir. Orta ölçekteki tek bir saldırıda 360 milyon insan yok olabilir.  Böyle bir senaryo da Çin’in savaşa dâhil olma ihtimali yüksektir ki bu da üçüncü dünya savaşı çanları demektir.

 Bugün büyük fotoğrafa baktığımızda tüm dünyayı yok edecek nükleer silah tehlikesini barındıran çekişmeler var:

-Bunlardan birincisi; Çok güncel olan Rusya’nın, Ukrayna üzerinden batının kendisine karşı bir taarruz başlatma ihtimaline karşı yetersizliğini görerek nükleer silah ile mukavemet etme olasılığıdır.

               -ikincisi; Güney Asya’da Pakistan ve Hindistan yıllardır bir nükleer savaş eşiğindedir. Keşmir sorunuyla başlayan gerilim, tarafların sürekli nükleer silah kullanma ihtimalini doğuruyor.

               - Üçüncüsü; Çok konuşulmasa da Ortadoğu’da Gazze’yle başlayan çatışmalar Lübnan’la devam ederken siyonist israilin, İran’ın geniş coğrafyasının bir bölümünü hedef alarak nükleer silah kullanırsa ona karşılık sıkışacak bir Tahran’ın son çare olarak Tel Aviv’e karşı nükleer silah kullanma ihtimalidir.      

-Dördüncüsü; Kore Yarımadası’nda, ABD’nin desteklediği Güney Kore’nin gücüne karşı Kuzey Kore yetersizliğini gördüğü anda geliştirdiği nükleer silahlarla Güney Kore’yi vurabilir hatta Japonya’yı da vurabilir.

Sonuç olarak; bugün daha çok Rusya ve Ukrayna üzerinden konuşulan “Nükleer silahlar” bir kere ateşlenirse kimin nerden ve nasıl vurulacağı belli olmayacak. Nükleer silahlarla ve menzil tanımayan hassas güdümlü füzelerle dünyayı cehenneme çevirecek bir tehlikeyle karşı karşıyayız.  Devletler olarak taraflardan birisi savaş başlangıcında istediği üstünlüğü elde etmese ve gidişatın kendi varlığını tehlikeye atması halinde başta nükleer olmak üzere kitle imha silahlarına başvuracaktır. Ve bu senaryo ihtimali her geçen gün daha da artıyor. Dünya bugün bu senaryoyu yaşamasa bile yarın yaşama olasılığı çok yüksektir.