Konuşulan birçok mesele içerisinde yeniden Anayasa gündemimizdedir. Ancak asıl gündemimiz olan Gazze’yi unutmuyoruz. Birinci gündemimiz Gazze’dir. Çünkü Gazze halkı ve HAMAS ruh dünyamızdır ve özüyle Mescid-i Aksa’dır. Bununla birlikte memleketimizde sivil bir Anayasa tartışmaları konusunda bir şeyler söylemek isterim. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Bu Anayasa tartışmalarının bir netice doğurması çok zor gözüküyor. Bu akılla ve bu yaklaşımla siyasi partilerde bir mutabakat umudu çok zayıf gözüküyor. Lakin izlediğimiz kadarıyla herkes kendi penceresinden meseleye bakıyor ve kendi heybesindeki düşüncelerle Anayasa meselesine yaklaşıyor.
İşin doğrusu 1982 darbesi ürünü olan cunta yasasının değiştirilmesi konusunda bir mutabakat var. Ve bu Anayasanın mimarı konumunda olan Kenan Evren’in bu ülkeye yaptığı zararlar konusunda da bir mutabakat var. Fakat her nedense onun oluşturduğu Anayasanın değiştirilmesinde mutabakat sağlanmıyor. Özellikle mevcut Anayasanın ilk üç maddesinin değişmesi gerektiği söylenildiğinde birileri cin çarpmışa dönüyor. Peki neden? Çünkü bunlar yıllardır cunta Anayasası maskesi altında bu halkı sömürdüler. Ve hala birileri bu sömürüyü devam ettirme peşindedir. Bunun içindir ki yüz yılı aşkındır doğru dürüst bir Anayasa yapılmadı. Hatta yeni bir Anayasa dilini bile kendi aramızda oluşturamadık. Lakin mevcut Anayasanın değişmesi için öncelikle münasebetlerdeki yasa dilinde mutabakat sağlanmalıdır.
Yok, eğer yıllardır mevcut Anayasaya yapılan yamalardan sadece bir yama daha yapılacaksa bunu gündeme getirmenin hiçbir anlamı yok. “Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeler konusunda değiştirilmesinde bir mutabakat olmadan sivil ve yeni bir Anayasadan bahsetmek kendimizi avutmaktır. İlk üç madde konusunda tartışmaya dahi yer vermemek bu Anayasanın sadece yamalanmaya açık olduğunu gösteriyor. Zaten mevcut Anayasanın tamamı yamalardan oluşmuştur. “Kopyala yapıştır” mantığıyla Avrupa’dan ihraç edilen cunta Anayasasına birkaç tane yama yapmanın hiçbir faydası olmayacaktır.
Mevcut Anayasayla ilgili şöyle bir örnek verelim: Şu anda kullandığımız son teknoloji telefonlar ilk çıktığında sadece birkaç plastik tuşlu cep telefonlarıydı. Şimdi birileri bu ilk telefonları baz alarak, “bunun daha iyisini teklif etmek dahi teklif edilemez” şerhini koymuş olsaydı ne kadar saçma ve haksızlık olurdu? Aynen bunun gibi, Anayasanın ilk üç maddesinin “Değiştirilmesi dahi teklif edilemez” maddesi gelecek nesillerin aklına kilit vurmaktır. Yeniliğe kilit vurmaktır. Bir milletin geleceğine, aklına ipotek koymaktır.
Sonuç olarak; yeni bir Anayasa yapılacaksa devletin vesayeti ve resmi ideolojisi olmamalıdır. Herhangi bir ırka üstünlük veya imtiyaz tanınmamalıdır. Halkın her katmanı kendini yeni Anayasa’da görmelidir. Kinle, öfkeyle, imtiyazla, korkuyla Anayasa yapılamaz. Umudu sağlayarak ve kalıplaşmış fikirleri kırarak, cesaretle, yüzünü halka ve hakka yönelterek yapılmalıdır. Ehliyet, emanet, vekâlet bilinciyle ve bu sorumluluğun ağırlığını taşıyarak yasa yapılabilir. Kavgayla değil, bir mutabakat içerisinde, bilenlere danışarak ve halkla konuşarak bir yasa yapılabilir.