İki gün önceydi Suriyeli olan değerli bir dostumun çok düşünceli hali dikkatimi çekmişti. “Hayırdır kardeş, niye dalgınsın” diye sorduğumda, başını kaldırarak, birazda uzaklara dalarak derin bir nefes çekti ve şöyle cevap verdi: Allah kimseyi yerinden yurdundan etmesin. Kayseri’de yaşanan son hadiseler ve bunu birçok il’e yaymaya çalışanlar bizi fazlasıyla huzursuz ediyor. Artık gönül rahatlığıyla Suriyeliyiz bile diyemiyoruz, dedi. Çok içten ve duygusal bir şekilde haleti ruhiyesini uzun uzun anlattı…
Evet, bu kardeşimiz şu anda memleketimizde yüzbinlerce Suriyelinin son günlerdeki ruh halini resmediyordu. Maalesef birileri onların mağduriyetleri üzerinden kirli amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Kayseri’de Suriyeli iki aile arasındaki bir taciz vakasını bot hesaplarla sosyal medyada yayarak bir linç psikolojisiyle ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar. Bundan istifade etmek isteyen iç ve dış tüm figürler de kendi rollerini en güzel şekilde oynuyorlar.
Şimdi akli selim olarak düşünen herkes şunu net olarak görmelidir. Şu an Türkiye’de tacizden cezaevinde yatan ne kadar Türk mahkûm var? Yüzlercesi… Bu aşağılık insanların suçunu tüm ülkedeki insanlara yüklemenin bir mantığı olabilir mi? Ya da farklı ülkelerde taciz suçundan yatan hiç Türkiyeli vatandaşlar yok mu? Elbette var. Peki, o şahıslar üzerinden orada bulunan tüm Türk vatandaşlara saldırı olsaydı meseleye nasıl bakardık? Bugün ortalığı velveleye verenler bile en üst perdeden “bu kabul edilemez” ve ahlak dersi vereceklerinden çok eminim.
Fakat mesele üzüm yemek değildir. Belki bazıları saf duygularla sokaklara çıkmıştır. Fakat işi pişirmeye çalışanlar ve bu ortamı oluşturanların amacı fitnedir.
İçerdeki bazı Don Kişotlar ve muhalefetin başını çekenler kaos üreterek bir erken seçim hayalini kuruyorlar ve bunun üstünden ortam yaratmaya çalışıyorlar…
Diğer bazıları kendi siyasetini “Suriyeli göçmen karşıtlığı” üzerinden kuran Ümit Özdağ gibi kişiler bunun üzerinden küçük dünyalarından büyük beklentilerin içerisine girmişler.
Fakat oyunun en büyük parçası, son dönemde Suriye ve Türkiye’nin yakınlaşma hamleleridir. Eğer bu yakınlaşma bir mutabakata dönüşürse Suriye içerisinde uzun soluklu ABD ve diğer figürlerin planı yerle bir olacaktır. Bu yönde hem Esad, hem de Erdoğan’dan çok net mesajlar alındı. Bunu gören dış istihbarat birimleri hemen fırsatı değerlendirerek harekete geçtiler. Başta Azez’de sebze meyve taşıyan Türkiye tırlarına, PTT binalarına ve elektrik dağıtım tesislerine saldırdılar. Bu saldırıları yaparken de sanki Suriye’nin resmi ordusunun eliyle yapılmış izlenimini vererek sosyal medya hesaplarından paylaştılar. Oysa bu saldırılar tamamıyla YPG talimatıyla ve bizzat organize ederek Suriye’nin resmi ordu üniformasıyla gerçekleşiyor.
Kısmi olarak da hedeflerine ulaştılar. Bir tarafta, “Vay Suriye’de Türklere saldırı var” deyip ortalığı ateşe verenler, diğer tarafta “Vay Türkiye’de Suriyelileri linç ediyorlar” diyerek ortalığı karıştıranlar. Bu iki taraf, aynı havuzdan besleniyor ve kaosu bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Türkiye- Suriye normalleşmesi demek, kurdukları planın bozulması ve kendilerinin sonları olduğunu çok iyi biliyorlar. Bunun için de her türlü çirkefliği yapmaktan geri kalmayacaklardır. İçerdeki figürler de onlara destek olmaya devam edecektir. Kabak ise garibanların başına patlıyor ve kendi vatanlarını terk edip bize misafir olan insanların yüreğini yakıyor.