Siyonist israil uzun zamandır İran’ı taciz ediyordu. Özellikle Gazze’deki sıkışmışlığını ve uluslararası baskıyı üzerinden atmak için İran’ı savaşın içine çekmeye çalışıyordu. Kasım Süleymani’nin vurulması her ne kadar ABD adıyla yapılmışsa da israil bu planın bir parçasıdır. En son Suriye’de İranlı general ve Devrim Muhafızlarını vurması Gazze’de kendi sıkışıklığını dağıtmak adına yapılan hamlelerdir. Siyonist israil’in Şam saldırısı ve buna karşılık İran’ın, israil’i vekâlet yoluyla değil de doğrudan hedef alması,  Ortadoğu’da devam eden bölgesel çatışmaları yeni bir aşamaya taşımıştır. Siyonist israil’in de doğrudan İran’ı hedef alması tansiyonu yükseltmiştir.

Burada dikkatimi çeken nokta; sanki Siyonist israil hiçbir şey yapmamış gibi mağdur gösterilmeye çalışılıyor. İran’ın konsolosluğuna önceden saldıran kendisi değilmiş gibi gösteriliyor. Hatta ilk saldıran İran’mış gibi gösteriliyor. ABD üst perdeden açıklamalar yaparken sanki israil “sütten çıkmış ak kaşık” gibi mağdur gösterilmeye çalışılıyor. Aslında Siyonist israil’in oluşturmak istediği pozisyon da budur. Aylardır Gazze’de işlediği cürümleri örtbas etmek ve Ortadoğu’daki sıkışıklığından kurtulmak adına İran’ı hedef göstermiş ve bu savaşı sürdürmek için de ABD’yi fiili olarak işin içine çekmeye çalışıyor. Zaten İran’dan israil’e gönderilen üç yüz civarındaki kamikaze dronlar ve füzeler yine ABD, İngiltere’yle birlikte Suudi Arabistan ve Ürdün’ün katkılarıyla düşürüldü. Aslında muhtemel bir savaşta hangi aktörlerin İran’a karşı savaşacağı ve dolaylı da olsa israil adına savaşacak baş aktörler de ortaya çıkmış diyebiliriz.

                Siyonist israil, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de soykırım yaparak etnik temizlik yapmaya çalışırken uluslararası kamuoyu ve Batının da baskısını kendi üzerinde hissediyor.  Netanyahu ise bir çıkış yolu arıyor.  Çünkü son zamanlarda ABD ve Batının, Siyonist israil’e yardımların yapılması için Netanyahu’ya erken seçim şartını dayatıyor. Netanyahu hükümeti bu çıkmazı aşmak için daha önce Hizbullah’a ve Şii milislere yönelik operasyonları genişleterek ABD ve batı ülkelerini İran’la çatışma zeminini oluşturmak istemiştir. Şimdi gelinen noktada israil kendini mağdur konumunda göstererek Batıdan gelecek silah yardımının herhangi bir şarta bağlanmaması zemini yakalamıştır. Bunun için de israil, gerilimi artırmak için sembolik de olsa İran’a doğrudan saldırmıştır.

                Gelinen aşamada Netanyahu, Amerikan kongresindeki senatör ve temsilcilerine güveniyor. Çünkü bu kongrede konu israil olunca her türlü desteği veren bir kadronun olduğunu biliyor. Ve İran’ı kapsamlı vurmak için Amerikan silahları olmadan başarmayacağını da biliyor. Bunun için Netanyahu, senatörler üzerinden Biden’e baskı kurmak için her yolu deniyor. ABD ve Biden hükümeti ise oluşan tablodan memnun değil. Özellikle ABD’de yaklaşan seçimlerde Biden böyle bir gerilimle seçime gitmek istemiyor. Bunun için Biden yönetimi bu desteğin sadece savunma amaçlı olduğunu açıkladı. Çünkü Ortadoğu’da kurduğu temel taşların bozulmaması için yeni bir savaş istemiyor. Kartlar kendi lehineyken Netanyahu’nun hırsı ve kendi iktidarı için gösterdiği savaş refleksi ABD’nin de hesabına gelmiyor. Biden’ın bu tutumu ise Siyonist israil’i çekimser bırakıyor. Saldırılar şu aşamada sembolik kalacaktır. İran bu savaşın büyümesini istemezken Siyonist israil tam olarak ABD’nin fiili desteğini almazsa yeni bir saldırı yapmayacaktır. Ancak ABD’den istediği desteği alırsa bu gerilimi artırmak için İran’a yeni saldırılar yapacak ve Gazze’deki sıkışmışlığını Batı devletlerinin desteğiyle aşmak isteyecektir.