Erdoğan’ın seçimi kazanmasıyla birlikte tüm İslami cemaatler bir “oh” çektiğini kabul edelim. Haklı olarak dindar olan herkes, CHP’nin seçimi kazanması durumunda İslami alanlarda faaliyet yürütenlere takoz olacaklarını biliyordu.  Karşı mahalle olarak tarif ettiklerimiz de bu düşmanlıklarını saklama gereği duymuyor ve sağ blok olarak nitelendirdiğimiz dindarlara parmak sallıyorlardı. Sosyal medya üzerinden estirilen algı ve Kılıçdaroğlu’nu yüzde altmış beşlerde gösteren anket sonuçlarına güvenerek dindar kesime parmak sallamaktan çekinmiyorlardı.  Tüm dindar kesim de bu tabloyu iyi okudu ve bu parmak sallamalara karşı bir kenetlenme oldu. Dindar kesimin kenetlenmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanmasında önemli bir etkiye sahipti.

Peki, kazanılan beş yılda İslami cemaatler ne yapacak? Ya da “21 yıllık Erdoğan iktidarında ne yaptılar?” sorusunu sormak zorundayız. Lakin eksiklikleri görmeden güvenli bir geleceğe yürüyemeyiz.  “Padişahım çok yaşa” demek yerine noksanlıklarımızı görmek ve ona çare aramak zorundayız. Eğer 21 yıl gibi bir zamanda yeni nesille ilgili maneviyatı güçlü bir “dindar nesil” oluşturulmamışsa tehlike sinyallerini görmeliyiz. Zira dindar nesil ve dava adamı yetiştirmeyen hareketler günü kurtarmayla meşgul olurlar ve bu gelecek açısından çok tehlikelidir. Bunun içindir ki İslami açıdan genç nesille ilgili sorunu görmek zorundayız. Gelecek beş yılda da maneviyatı güçlü bir nesille ilgili bir değişim olmayacaksa sonraki yıllarda da bir değişimin olacağından umutlu olamayız. Bunu bir umutsuzluk değil bir öz eleştiri olarak yazıyorum.

 Evet, Müslüman bir toplumda maneviyatı güçlü insanları yetiştiren fabrikalar cemaatlerdir.  Rabbini tanıyan, meselelere dava bilinciyle yaklaşan kadroları yetiştirecek fabrikalara ihtiyaç vardır.   Helal-haramı gözeten, ahiret rızasını önceleyen kadrolara ihtiyaç vardır. Bir milletin, bir devletin selameti için kaliteli insan üreten bu fabrikaları iyi işletmeliyiz. Yoksa kalitesi düşük profil üreten korsan fabrikalar çoğalmış. Herkes yeni nesli korsan fabrikaların tornalarından geçiriyor. Yeni nesille ilgili kaliteli ve asil olan fabrikaları çalıştırmadığımız müddetçe maneviyatı güçlü bir nesil bekleyemeyiz. Ve 21 yıllık AK Parti iktidarında her türlü kolaylık sağlanmışken İslami cemaatler olarak kendimizi sorgulamalıyız. Ne kadar dava adamı yetiştirdiğimizin öz eleştirisini yapmak zorundayız.

Şunu net olarak ifade edelim; kalitesiz bir neslin çaresi ve onun panzehri, yine onun yerini ve alanını kaplayacak maneviyatı güçlü bir nesildir. Zaten kötülüğün panzehri de onun alanını kaplayacak iyilik değil midir? Çünkü yaşam ve sosyal hayat boşluk kabul etmez.  İnsanoğlunun çürümüşlüğünü yine kendisi çözeceğine göre bu kişilerin yerine maneviyatı güçlü şahsiyetleri yetiştirmekten başka çaremiz yoktur.  Kötülüğü ancak onu örtecek bir iyilik yok edeceğine göre insanın yerini de başka karakterdeki insan doldurabilir. Yani insanı, yine insan yetiştirebilir. Bu insanları yetiştirecek alanda hizmet etmek isteyen İslami cemaatler, AK Parti’nin yeniden kazanmasıyla yeni bir fırsat yakalamıştır.

Sonuç olarak; gelinen noktada yeni nesille ilgili maneviyatsızlığa çözüm olacak dinamikler oluşturmak hepimizin görevidir. Fakat toplumun selamet dinamikleri olan cemaatler bu konuda çok daha öz verili davranmak zorundadırlar.  Ve oluşan tabloyla birlikte bunu bir fırsat olarak her gününden istifade etmelidirler.  Tüm İslami cemaatler, dindar bir nesil ve dava adamı yetiştirecek bir kadro için bu beş yılın planlamasını yapmakla mükelleftir.

Abdullah KAVAN