Her tarafta siyasetin konuşulduğu bir zamanda bu soruya cevap vermek herkesin ilgi alanı olmayabilir. Bu soruyu sormamın nedeni, Ramazan ayının mefhumunu siyasetin gölgesinde kaybetmeme amacıyladır.  Zira Ramazan ayı, kâinatın, kâinat ise bütün varlıkların aynasıdır. Öyle ki sanal değil gerçeğin ifadesi ve ruh dünyamızın ta kendisidir. Bu gerçeklik bütün yönleriyle ve bütün işlevleri ile geçmişteki yüzlerce milletlerin hayatına etki eden müthiş bir manevi tılsımdır. Bu manevi tılsımı iyi anlamamız adına bu soruyu sordum.  Lakin insanlık, Rabbani öğretiler ile kâmil noktayı hedeflemiştir. Bu kemal halinin birçok basamağı olmakla birlikte en güçlü mertebeye Ramazan ayının barındırdıkları manevi değerlerle ulaşmaya çalışmıştır. Çünkü Ramazan, sadece oruç ayı değildir. İnsanlığın kaderini, ruh dünyasını değiştiren kutlu bir kitabın inmeye başladığı aydır.

Bu yönüyle “Ramazan ayı nedir?” sorusunu ilkin kendi nefsimize sormamız gerekir.

Evet, Ramazan, varoluş ve nefsi terbiye etme, arındırma, hakikatlerin özüne varma mevsimidir. Ramazan, Allah Teâlâ’nın doğrudan hayatımıza müdahalesi olup her türlü yapmacıklığa, riyakârlığa, bencilliğe, dünyevileşmeye dur deme zamanıdır. Ramazan, beşeri olan ve ilahi olanın somutlaştığı fizik ile fizik ötesinin birleştiği, insanın yaratıcısıyla kucaklaştığı bir zaman dilimidir. Ramazan, zenginlerin fakirlerle kucaklaştığı kutlu bir süreçtir. Ramazan, yeniden doğuşun, yeniden dirilişin ve vahyin ışığında rehberliği öğrenmenin ve öğretmenin adıdır.

Başka nedir?

Ramazan, her yıl Müslümanın kendi ruh dünyasını yenilemesini, yozlaşan taraflarını onarmasını, ihya etmesini, ahiret bilincinin diri kalmasını, dinin özünü ruhunda hissetmesini sağlayan bir mekteptir. Ramazan, İslam anlayışımızın Kur'an'a olan bakışımızın, yaptığımız ve yapacağımız tercihlerin ehemmiyetini kırılmadan ve dökülmeden Yüce Allah'a sunmanın, arz etmenin biricik yoludur. Ramazan, ruh denizine inerek vuslat sokağında toplumla kaynaşarak, fakir ve miskinlerle bir ve beraber olmanın mücessem halidir.  Ramazan, baştan sona, tepeden tırnağa, zerreden küreye bütünüyle ahlaktır.  Her türlü saldırganlık, taşkınlık, kem söze karşı “ben oruçluyum” sözüyle mukabele etmektir. Özellikle tartışmanın, kavganın, gıybetin yoğunlukta olduğu bu çağda ve bu hassas süreçte “Meryem'i” bir sükûttur.

Başka var mı? Var:

Ramazan, ihlas kapısıdır. İnsanların yaptığı ibadetlerin samimiyet simgesidir. Nitekim Peygamber efendimiz, “Din güzel ahlaktır.”  derken, aslında dinin, ibadetlerin asli amaç ve hedefinin insanın güzel ahlaklı olması gerektiğidir. B bu yönüyle Ramazan; samimiyettir, tevhittir, zikirdir, ibadettir, teravihtir, tekbirdir, namazdır, vefadır, fitredir, empatidir, cimrilikten kaçıştır, cömertliktir, aşktır, umuttur, duadır ve bütünüyle iyiliktir. Bu bağlamda:  Rabbimiz, “Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, isteyip de dilenene ve kölelere veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahitleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin davranışlarıdır. İşte bunlar dosdoğru olanlardır ve takvalı olanlar da bunlardır"( Bakara /177)

Sonuç olarak;  Ramazan ayı demek,  bu ayetin çizmiş olduğu ahlaki çerçevede kalmaktır. Ne mutlu bu bilinç ve şuurla Ramazan ayını yaşayıp tüm hayatına yayanlara…