“Değişmeyen tek şey yine değişimdir.” Bu sözü ta milattan önce beş yüzüncü yıllarda yaşamış filozof Harekletios söylemiş. O dönemde kastettiği değişimin dinamiklerini tahmin bile edemiyoruz. Hangi kalıplaşmış kuralların değişiminden söz ediyordu acaba…
Ama günümüz dünyasında değişim, hiç olmadığı kadar hızlı gelişen bir zaman dilimini yaşıyor. Bu akımda Müslüman bireyin dikkat edeceği değişim ne olabilir? Değişime karşı durmak mı, yoksa ayak uydurmak mı? Tüm değişimlere karşı şiddetle tavır belirlemek mi, yoksa kırmızıçizgilerini muhafaza edip değişim içinde hayat bulmak mı?
Bu noktada en çok konuşulması gereken “muhafazakârlık” kelimesi ve ona yüklenilen anlamdır. Bu yönüyle Müslüman birey, muhafazakârlığa yüklenilen anlam noktalarını ve değişime taalluk eden yönünü iyi tahlil etmesidir. Zaten anlam itibariyle muhafazakârlık kelimesi toplumdan topluma, ülkeden ülkeye değişik manalar barındırmaktadır. Örneğin Avrupa ülkelerinde, kültürel muhafazakârlık, liberal muhafazakârlık, demokrat muhafazakârlık gibi anlamlar gelişmiştir. Ülkemizde de daha çok “Müslüman muhafazakârlık” gibi bir söylem gelişmiştir. Yani bu söylem göreceli bir durumdur.
Bizim ülkemizde “Müslüman muhafazakârlık” söylemine yüklenilen anlamı da iyi tahlil etmemiz gerekir. Eğer bu anlam, zamanın getirmiş olduğu her türlü yeniliğe karşı çıkmaksa kendi mecrasından çıkmıştır. Yani her türlü teknolojik gelişimin, ya da hayatın getirmiş olduğu yeniliklerin karşısında olma gibi bir yere çekmekse bu tamamıyla olumsuz bir duruştur. Böyle bir muhafazakârlık anlamı ve yakıştırması kabul edilemez.
Yok, eğer bu söylem, öz değerlerimiz olan, din, ahlak, erdem ve ailenin muhafaza edilmesi kast ediliyorsa sonuna kadar muhafazakâr olmak gerekir. Ve bugün bizim memlekette muhafazakârlık kavramına yüklenilen mana daha çok bu minvaldedir. Bu değerler uğruna her türlü fedakârlığı yapan ve bu değerlerin korunması için her türlü özveride bulunanlar için “muhafazakârlık” tabiri kullanılıyorsa bu güzel bir tabirdir.
Bu bağlamda, muhafazakârlık kavramı, gelişmelere karşı daha temkinli davranan, İslami değerlerini muhafaza ederek gelişmeleri yakalamaya çalışan anlamında kullanılıyor. İslami değerlerini muhafaza ederek bilim ve teknoloji alanında gelişen her türlü yeniliğe adım atan bir anlam yükleniliyorsa her Müslüman muhafazakâr olmalıdır. Hatta bu yenilik ve değişim içerisinde toplumu kendi değerleriyle buluşturması gereken bir kimliktir.
Sonuç olarak; değişim ve muhafazakârlık kelimesi birbirinin zıddı değildir. Belki onlara yüklenilen mananın göreceliğidir. Bir Müslüman birey için değişim derken, toplumda gelişen değerleri analiz ederek, İslam’ın kabul ettiği veya eksik gördüğü yönlerini tamamlamakla bir değişim olabilir. Toplumun düştükleri hataları Kur’an ve Sünnet çerçevesinde değiştirmektir asıl değişim. Örneğin Peygamber Efendimizin kendi toplumunda tevhit inancıyla çelişmeyen haç, umre, tavaf, oruç gibi cahiliye döneminde varlığını devam ettiren fiilleri, İslam’a aykırı yönlerini değiştirmek suretiyle devamından yana olmuştur. Bu müspet manada gerekli olan hem bir değişim hem de bir muhafazakârlıktır.