İnsanoğlu, nefsinin arzuladığı şeylere meyillidir. Bu sadece kötü şeyler için değil iyi şeyler için de geçerlidir. Bir şeyi arzulamak ve bu konuda neticeye farklı yollardan ulaşmak isteği olumsuz neticeler doğurabilir. Belki iyi niyetle yapılan fakat eleştirilen en somut örnek, Peygamber Efendimizin Abdullah İbn Ümmü Mektum’la ilgili davranışıdır. Malum olduğu üzere Peygamber Efendimiz, müşrik liderlerle sohbet halindeyken o sırada dışardan seslenen ve yanına girmek isteyen görme engelli olan Abdullah İbn Mektum için bir anlık yüzünü ekşitme sebebiyle Yüce Allah tarafından ikaz edilmesidir.
“Yüzünü ekşitip başını çevirdi. Görme engelli o kişi geldi diye…” (80-Abese/1-2)
Hal bu iken birilerini memnun etmek veya kaçırmamak adına en yakınındakilere sırt çevirmek bir Müslümana yakışmaz. Hele günümüz dünyasında dinimize her türlü hakareti yapanları ve ona düşmanlık besleyenleri ürkütmeyelim diye incelik gösterenler, verilen örnekten iyi ders almalıdırlar. İslami tebliğdeki ölçümüz; birilerini memnun etme adına yoğun bir çaba sarf ederken, bize yakınlaşmak isteyenleri ihmal etmemeyi öğretiyor. Belki bu hem bireysel anlamda hem de cemaatler anlamında değerlendirilebilir.
Fakat bunun makro ölçeği olan devletler bazındaki ilişkilerin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda İslam âleminde kangren bir hal almış israil’le normalleşme adımı atan ve Avrupa kapılarında kurtuluş arayan Müslüman devletler hiçbir zaman fayda görmeyeceklerdir. Zahiri olarak bazı kazanımları gözükse de hakikatte tamamıyla bir zillettir. Zira onlar hiçbir zaman Müslüman ülkelerin iyiliğini istemezler. Ve fırsat buldukça akrep gibi sokarlar. Herhalde tarih bunun en büyük şahididir. Bu ilişkilerle ilgili Yüce Rabbimiz tüm Müslümanları uyarmaktadır. “Sen onların dinine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar” ( Bakara/120)
Her gün yeni bir zulme imza atanlarla kol kola olmak, onları bir noktaya çekme düşüncesi kendini kandırmaktan başka bir şey değildir. Yanaştıkları liman, selamet limanı değil bataklık limanıdır. Bugün israil gibi devletlerle normalleşme yaşayan Müslüman ülkeler hep zarar etmişlerdir. Arkalarından hançerlenmişlerdir. Akreple ilişki kurmaktan ziyade Müslüman devletlerarasındaki farklılıkları tolere edip bir araya gelme yolu tüm Müslüman ülkeler için selamet limanı olacaktır.
Sonuç olarak; küfür ve zülüm içinde yüzenleri, İslam’a her türlü düşmanlığı ve hakareti reva görenleri ürkütmeme inceliğini! göstermek kendini kandırmaktan başka bir şey değildir. Bu hem Müslüman bireyler, hem cemaatler, hem de Müslüman devlet liderleri için ıskalanmaması gereken en önemli noktadır. Kısacası pisin gücü ve konumu bizleri ilkelerimizden ayırmasın.