Bir toplumun sosyal yapısı ve değerleri farklı lider karakterleri doğurmuştur. Tarihe baktığımızda halk ve liderin birbirini tamamlaması toplumsal değişimleri getirmiştir. Aslında her yörenin liderleri için farklı tanımlamalar yapabiliriz. Ya da hayata bakış açılarının farklılığını söyleyebiliriz. Zaten kendi halkıyla kültürel olarak özdeşleşen güçlü bir karakterdir lider. Fakat bu karakterlerin en güçlüsü “öz eleştiriyi” yapmakla daha da güçlenir.

Halkıyla bütünleşirken kendi gerçekliğini, faniliğini kaybetmemektir liderlik. Ve bu durum her kültürde var olmakla beraber her lider de bunu başaramaz. Her kültürde “erdemliliği” önceleyen karakterler gerçek manada bunu başarmış ve topluma öncülük etmişlerdir. Bunu başaran liderler hangi toplumda olursa olsun gönüllerin lideri olmuştur. Bu minvalde farklı bazı kültürlerdeki liderliği doğuran bakış açılarına bir göz atalım:

 Örneğin; meşhur Hint kültüründe liderlikle ilgili şöyle denilir, “Eğer işaret parmağınla başkasını suçluyorsan, üç farklı parmağında sana dönük olduğunu unutma” ikazı vardır. Bununla kendi şahsına ayna tutmanın erdem olacağını hatırlatır.

                Bundan farklı bir kültür olarak Güney Amerika’ya baktığımızda, liderlikle ilgili Kızılderililerden kalma meşhur bir sözde, “Başını kaldır ve yukarıya bak, kendini en yüksek yerde zannetme” ikazı vardır. Bu ifadeyle kendinden yüksektekileri görmek suretiyle, kibirlenmemeyi tavsiye eder.

                Asya yarımadasına baktığımızda, Osmanlıdan ta Sümerlere kadar oturmuş, İslam kültüründen neşet eden liderlikle ilgili, “Gururlanma sultanım, senden büyük Allah var” diyen kişileri etrafında barındıran liderler vardır. Bununla tevazuyu ve halka tepeden bakmamayı tavsiye eder.

                Özelde ele alırsak; bölgemizin cömert ve cesur insanı arasından neşet eden “Hüseyin değil, camiam diyen bir kültürün mücessem hali” ortaya çıkmıştır.  Yiğit Hüseyn’in kendi ismini değil, kendi camiasının ismini öncelemesi liderlik karakteri olarak göze çarpıyor. Bu duruşuyla tüm İslami Cemaatlerin temsilcilerine  “kendi isminizi değil, İslam’a hizmeti önceleyin” mesajını vermiştir.  

 Sonuç olarak; çok farklı karakterlerdeki liderlere baktığımızda, halkıyla bütünleşen liderlerle başarı gelmiştir. Kendini öncelemeyen ve kendini halkına feda eden liderler hem halkına hem de halkın gönlünde lider olmuştur. Zaten liderin toplumu dönüştürme gücü, inandığı değerlere saygı gösterme ve ona bağlılıkla olabilir. Liderin kendi inanç kimliğine verdiği değer, dışarıdan ona bağlanma değeriyle eş değerdir. Liderlik, aynı zamanda harici saldırılara karşı gösterdiği kararlılık ve o yönde net tavrıyla orantılıdır. Kendi ideallerini ve kendi misyonunu destekleyen kitleleri öncelemek ve onlara güven vermeyle bağlantılıdır.

Yoksa lider kılıfında olup da kendi ideallerini öncelemeyen ve kendi şahsını önceleyen kişiler gerçek birer lider değildir. Lider kılıfında olsa da gönüllerin lideri değildir. Etrafındaki insanlar onlara dalkavukluk etse de gönül dünyalarında onunla değildirler.