Manipülasyon ve algı oluşturmak ve bununla insanları bir yere çekmek büyük bir sektör olmuştur. Bir yerlerden beslenmek isteyenlerin yaptığı ilk iş onu ele geçirecek zemini ve algıyı oluşturmaktır. Şer güçleri bu konuda sınır tanımamaktadır. Bu da tüm toplum için ciddi bir tehlikedir. Bu nedenle bugünkü köşe yazımı manipülasyona ve yönlendirmeye ayırdım. Lakin insanlar menfi yönden müthiş bir algı ve aldanma bombardımanı atmosferinde yaşıyor. Belirli bir kalıpta gelişmiş zihinler kısmen bu algıdan etkilenirken bunun endişesini taşımayanlar ise tamamıyla bu döngünün akımına sürüklenmişler.
Herkesin elinde akıllı telefonların olduğu bir zaman diliminde her gün ve her saat insanlar bu “el kutucuğundan” fikren beslenmektedir. Sosyal medyada işleri “algı satma” olanlar aldanmanın ve aldatmanın merkezi olarak hareket etmekteler. Menfaati ve çıkarı hedef edinmiş malum medyanın her türlüsünde “aldanma ve aldatma” savrulması yaşanıyor. Bu konuda toplum olarak bu zehirlenmenin farkında bile değiliz.
Sadece telefonlar değil, kendi evinde dinlenme esnasında bile televizyonda yapılan tartışmalar, sözde sosyal içerikli reklamlar ve programlara kadar insanlar sürekli bir aldatma sarmalı içerisinde bocalamaktadır.
Algı yönetmenleri, ne yaptıklarını çok iyi bilirler. İnsanları sömürmeyi ve bu şekilde hedefe ulaşmayı meslek edinmişlerdir. Bunların beslendikleri kişiler ise hiçbir sorgulama endişesi olmayan; düşüncelerini, akıllarını, kulaklarını, fikirlerini, gözlerini bu algının enjekte ettiklerinin emrine vermeleridir. Tabi bu kesim, kısmen de olsa algılarla ilgili sorgulama yapsa da kendilerine konuşan ve rol model olarak kabul ettikleri kişilerin tavır ve söylemleri onları ikna etmektedir. Zira sözde dürüst, haysiyetli yayıncıların, namuslu, hatta akademisyenlerin, televizyonların, habercilerin algı oluşturma şirketlerinin elinde bir koz olarak kullanılıyor.
Bugüne kadar sorgusuz bir toplum olarak yaşanan algı ve manipülasyonlar göstermiştir ki, aldatılanların sonları hep hayal kırıklığı olmuştur. Öfke ve pişmanlıktan başka ellerine bir şey geçmemiştir. Algı ve manipülasyon tuzağına düşenler, farkına varmadan kendi seçimleriyle, kendi rızalarıyla düşmüşlerdir. Oysa insan olmamız hasebiyle doğru ve yanlışı ayırt etme üzerine yaratılmışız.
Hele sorumluluğu olan Müslüman olmamız hasebiyle üzerimize düşen öncelikli ve asla ötelenmemesi gereken vazifelerimiz var. Hayatın her evresinde doğru ile yalanı ayırt edebilmek zorundayız. Bunun için de özgün bakış açımız ve beslendiğimiz sağlam kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Ömrümüzü ilahi değerler ölçüsünde sürdürmek adına; “aldatılmamak-yalanı-yalancıları bilmek” ve seçimimizi doğrudan yana yaparak, iyi insanlarla birlikte olmak bir çıkış yoludur.
Sonuç olarak; bütün olumsuz algılara rağmen insanlar dünyaya belli bir hedef üzere gelmiştir. Dünya ile ahiretin dengesini kurmak adına manipülasyon ve kandırmanın farkında olmalıdır. Zaten iblisin insana karşı yaptığı ilk iş bu değil midir? O halde insanı dünya ve ahirette hüsrana sürükleyecek her türlü manipülasyon ve algıya karşı uyanık olmak gerekmektedir. Bunun içindir ki sürekli olarak “bir algının içerisinde miyiz?” sorununu kendimize sormak durumundayız.