Şu bir gerçek ki insanlar var olduktan sonra ihtiyaçlar dünyasında kendini bulmuştur. Bu ihtiyaçlarını gidermek için hep mücadele içerisinde olmuştur. Hz. Âdem’den günümüze kadar bu döngü değişik versiyonlarda insan hayatının vazgeçilmez parçası olmuştur. İnsanoğlu kendi yaşamını devam ettirmek için birçok gereksinim yanında temel olarak gıdaya, giysiye ve barınmaya muhtaçtır. Haliyle de bu ihtiyaçların tümünü elde etmek için bir emeğe, çalışmaya ihtiyaç vardır.
Günümüz dünyasında bunların temini için paraya ihtiyaç vardır. Ve herkes kendi durumuna göre bu döngüyü çevirmeye çalışır. Sünnetüllah gereği herkesin rızkı farklı olsa da bu döngü içerisinde herkesin bir kazancı ve harcaması vardır. Bu harcamalar alanında sosyal hayat içerisinde çok farklı alanlar doğmuştur. Tabi yaşadığımız dönem itibariyle para harcadığımız alanlar geçmişe göre çok daha fazla artmıştır. Maalesef bu sosyal gerçekliğimizdir.
Aslında insanlar için yokluk da varlık da birer imtihandır. Fakat varlık sahibi olanlara dinimiz İslam’a göre daha fazla yükümlülükler verilmiştir. Kişi varlıklı oldukça verme yükümlülüğü de o oranda artmaktadır. Bu konuda Yüce Allah kuluna rızık olarak verdikleri oranında başkaları için harcamasını emreder. (Bakınız: Bakara 257)
Peki, bu yükümlülüğü ne kadar ifa ediyoruz? Kazandığımız parayı daha çok nereye harcıyoruz? Bu konuda kendi yaşantımızı gözden geçirdiğimizde harcamalarımızda önceliklerimiz nelerdir? Daha çok kime ve nelere harcıyoruz? Bu bağlamda Yüce Rabbimizin bize rızık olarak gönderdiği kazancımızı harcayacağımız en hayırlı kişiler veya alanlar hangileridir? sorusunu da kendimize sormalıyız.
Tam bu noktada birçok alan olmakla birlikte Peygamber Efendimizin belirlediği üç sınıfa dikkat çekmek isterim. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Bir kimsenin harcadığı paraların en değerlisi, ailesinin ihtiyaçlarına harcadığı para, Allah yolunda cihat etmek için beslediği atına harcadığı para ve bir de beraberce Allah yolunda cihat ettiği arkadaşlarına sarf ettiği paradır.” (Müslim, Zekat 38, Tirmizi, Birr 42; İbni Mace)
Aslında bizler için kaybolmayacak en hayırlı alanlar belirlenmiştir.
Birincisi; helalinden kazanılan parayı kendi ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için harcamak ve bunun gayreti içerisinde olmak…
İkincisi; Allah yolunda cihat etmek için beslediği atına harcadığı para… Bunu güncellediğimizde, İslam davası için hizmet edeceği arabasına harcadığı para.
Üçüncüsü; beraber baş koyduğu İslam davasına hizmet ettiği arkadaşlarına harcadığı paralar.
Bu üç alana baktığımızda harcadığımız paraların nereye gittiği, yerleri ve konumu daha iyi anlaşılıyor. Peki, bu üç grubun bizdeki tecellisine baktığımızda bunun somut halini ne kadar yaşıyoruz? Hatta aile ihtiyaçlarımızı karşılarken bile bunun ruh dünyamızdaki yeri nedir? Allah yolunda hizmet etmekle kıymet kazanacak bineklerimiz bu işe ne kadar amadedir? Ya da Allah davasında hizmet noktasında beraber baş koyduğumuz kardeşlerimiz için paralarımızı ne kadar sarf ediyoruz?