Başlıktaki söz, üstat Bediüzzaman’ın sözüdür.
Gerçekleri görmek istemeyenlere karşı sarf ettiği bir sözdür.
Gerçeklere karşı gözü kapatmak bazen ilahi buyruklara karşı olurken bazen de toplumsal meseleler için olabiliyor.
Özellikle toplumsal meselelerde kendi hesaplarına gelmeyenlerin gözünü kapatmaları çok fazla görünen bir durumdur.
Bu meseleyi Kürt meselesi üzerinden dile getirmek istiyorum. Özellikle Kürt sorunu! değil, Kürt meselesi diyorum…
Bu konu uzun yıllardır tartışılıyor. Hâkim devlet anlayışı zaman zaman “çözüm süreci” gibi durumlarda bu konuya yönelim göstermişse de genel anlamda bu konuyu yok saymış. En son Konya’daki 7 kişinin vahşice katledilmesiyle bu konu tekrar konuşulmaya başlandı… Tabi bu olayı rant için kullanmaya çalışanları da ayrı olarak değerlendiriyorum.
Bu tür olaylarda konuyu saklama konusunda sabıkalı olan devlet tedirginliği göze çarparken, maden bulmuş gibi konuyu etnik kimlik üzerinden ele alan HDP/Pkk, Kürt-Türk fay hattını derinleştirmek için her türlü gayreti gösterdi. Ne de olsa önümüzde seçimler var ve bu fırsat kaçırılmamalıydı… Oysa konuya aklıselimle yaklaşan ve her iki tarafın da yanlışını analiz eden bir halk vardır.
Özellikle devlet aklı şunu iyi anlamalı ve bilmeli ki, Türkiye’nin birçok sorunu bir şekilde Kürt meselesinin çözülmemesinden kaynaklanmaktadır. Zira bu meseleyi önceleyerek Türk milliyetçiliği adı altında vatan, millet, beka gibi söylemlerin arkasına saklanarak her türlü yolsuzluk ve hukuksuzluğa rastlanılmaktadır.
Yılardır Kürt meselesini Pkk sorununa bağlayarak, kökünü kazdık, bu sorun bitti denilerek en büyük hatayı yaptılar. Oysa Pkk sorunu ve Kürt meselesini ayırarak ele almaları çözümün ilk basamağı olacaktır. Türkiye’nin yıllardır acısını çektiği birçok sorun Kürt meselesinin iyi tahlil edilmemesinden kaynaklanıyor. Hatta şunu söyleyebiliriz ki bu konu doğru bir şekilde tahlil edilmeden ve kalıcı çözümler üretilmeden istikrarlı bir Türkiye’den söz edilemez.
Bugün Kürt meselesi çözülmediği için Türkiye başta Suriye sorununu yaşıyor, siyaset kutuplaşıyor, içerde kamplaşmalar artıyor, sistem tıkanıyor ve tıkanan sistemde mafya bile kendine yer bulabiliyor. Hatta FETÖ gibi yapılar bile bu sorunun alt yapısından istifa ederek 6-8 Ekim olaylarında kendilerine darbe zeminini oluşturmak istediler.
Bunun içindir ki var olan sistemin yeniden temizlenmesi gerekir. Bu temizliğin ilk aşaması da Kürt meselesinin çözümüdür. O halde bu toplumsal gerçeği kabul etmek zorundayız. Türkiye’deki hâkim bakış açısı bu sorunun Pkk’ye bağlanılarak militer bir yönetim şekliyle çözülmeyeceğini bilmelidir…
Bunun yanında son Konya olayından prim devşirmek isteyenler de Kürt halkının dostu değildir. Geçmişte olduğu gibi bugün de Türk-Kürt kavgası olmayacak ve bundan medet bekleyenler amaçlarına ulaşmayacaktır…
Sonuç olarak; Kürt meselesinde gözünü kapatan hâkim devlet anlayışı, sorunlar yumağını oluşturan Kürt meselesinde samimi olmalıdır. Bunu görmediği müddetçe de sorunlar yumağından kurtulmayacağını bilmelidir. Lakin gündüz vakti gözünü kapatan sadece kendine gece yapar.