Bugünlerde erken seçim mi var? sorusu çok soruluyor. Daha çok muhalefetin ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği “erken seçim olacak mı” sorusu tartışma programların başköşesinde.  Bu tartışmalar daha çok muhalefet cephesini heyecanlandırıyor. Özellikle ekonominin fazla iyi gitmemesi ve zamların getirmiş olduğu hayat pahalılığı muhalefete ciddi bir zemin hazırladığını söyleyebiliriz. Bu tabloyu kendi lehlerine çevirmek ve bunu bir erken seçimle taçlandırmak istedikleri aşikâr… Bu atmosferle birlikte önümüzdeki seçimlerde de en çok konuşulacak konu şüphesiz ki ittifaklar olacaktır. Bu konuda şimdiden ana muhalefet ve iktidar yarış haline girmişler bile.

                Fakat son zamanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı hamleleri de erken seçimin gündeme gelmesine zemin oluşturdu. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam’la ve Saadet Partisi YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk’le görüşmesi söz konusu tartışmanın tekrar gündeme gelmesine vesile oldu. Peki, bu görüşmelerden ne anlayabiliriz?

                Ufukta bir erken seçim gözükmese de Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiden ittifaklara bir zemin hazırlamak istediğini söyleyebiliriz. Hem AK Parti’nin iktidarda kalması hem de yeniden başkan olmak için bütün dengeleri değerlendirmek isteyecektir. Bu dengelerden olan Saadet Partisi ve HÜDA PAR’ın İslami kimlikleri ciddi bir kol olarak görülebilir.  Özellikle bu kolla ilgili parti programında referansını İslam’dan alan tek parti olarak kendini tanıtan HÜDA PAR göze çarpıyor.  Zira bu iki partinin oy oranlamasından ziyade, toplumsal hafızada kazıdıkları bakış açısının önemidir. İslami kimlikleri ön planda olan bir partinin Millet İttifakında yer alması toplumun hafızasında şunu uyandırıyor: Demek ki “muhafazakâr kimlikli biride solon kalesi olan bu bloka oy verebilir” meşruluğunu doğuruyor. Hatta geçen seçimlerde Saadet Partisinin, solun kalesi olan Millet İttifakında yer alması, dindar tabanın bir kısmında bu algıyı oluşturmuştu.

                Bu algı, Batı illerinde Saadet Partisiyle özdeşleşmişken HÜDA PAR’la daha çok Doğu ve Güneydoğu illerinde özdeşleşmiştir. Bu algı, Batı illerinde Saadet Partisi’nin hangi blokta olmasını önemli kılarken Doğu ve Güneydoğu illerinde HÜDA PAR’ın hangi blokta olmasını önemli hale getiriyor. Bu oy sayısıyla ilgili değil, toplumsal hafıza dediğimiz bilinçaltı olarak önemli hale gelmiştir. Mevcut hükümet ve mevcut Cumhurbaşkanı bu toplumsal hafızayı iyi okuduğundan bu iki partiyle ilgileniyor.

Sonuç olarak; erken seçim olacağını düşünmüyorum. Ancak uzun süreli bir hesabın şimdiden başladığını ve zaman daraldıkça bu ilişkilerin daha önemli hale geleceğini söyleyebiliriz. Çünkü yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın, “3. Blok olabilir” söylemi yeni bir denge doğurabilir. Bu dengenin bir kolu olabilecek DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve farklı partilerle birlikte ittifaklar konusunun hangi boyuta ulaşabileceği ve en küçük partilerin dahi büyük parti konumunda değer kazanacağını söyleyebiliriz.