Teknolojiyi kullanan insandır. Yüzeysel olarak bu böyle görünüyor. Fakat geldiğimiz noktada teknoloji insanı kullanmıyor mu? İnsan mı teknolojiyi kullanıyor yoksa teknoloji mi insanı kullanıyor? “Kim kimi kullanıyor?” sorusu çok zor bir soru olarak karşımızda duruyor. Meşhur bir deyim olan; “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmış?” sorusuna benziyor. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle teknolojinin insanı daha fazla kullandığı gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Hatta teknoloji vasıtasıyla bedava sunulan birçok hizmette ürün kişidir. Kişi üzerinden hedefe ulaşılmadır. Kişiyi istediği programlara yönlendirerek ürün haline getirip istediği noktaya ulaşılabilmedir. Bu noktada herkes kendinin ne kadarlık bir ürün olduğunu kontrol etme bilincine muhtaçtır. Hele bu kişi dava sahibi bir Müslüman olursa…

İnsan enerjisinin verdiği bir var oluşla dünya sosyolojisini kontrol etmeye çalışan bir teknolojiyle yaşıyoruz. Şüphesiz ki bu teknolojiye esir olmanın başında cep telefonları gelmektedir. “Telefonlar mı bizi kullanıyor, biz mi telefonları kullanıyoruz?” sorusunun ciddi manada irdelenmesi gerekir... Garip olan darboğazdan geçen dünyanın ekonomik sıkıntı yaşadığı bir zamanda en çok cep telefonu ithal eden ülkelerden biri de Türkiye’dir. Ekonomik sıkıntıdan şikâyet eden halk, telefonlarda çok cömert davranabiliyor. Hatta bu telefonları satın alan kesimin ekseriyeti orta ve dar gelirli ailelerin çocuklarıdır.

Hangi şehirde yaşıyorsanız, sokağa çıktığınızda gördüklerinizin bütün ülke çapında aynı olduğudur. Ağızlarda maske, ellerde cep telefonu!...  Yüce Allah lütfederse Covid-19’un aşısı bulunacak. Ancak gittikçe artan ve kontrolsüz bir şekilde kullanılan teknoloji hastalığının şifasının zor olduğunu söyleyebiliriz.

Lakin hemen her yaştan pek çok insanımız; tanımadıkları, görmedikleri, bilmedikleri, göremeyecekleri, tanımayacakları kimselerin sosyal medya hesaplarından yalan veya gerçek yayınladıkları yazı, resim, bilgilerle, kendilerini karşılaştırıyor ve mizacına uygun gelenlere özeniyor veya onlar gibi yaşamak istiyor. Her nedense orada herkes mutlu!... Bu tablo “kişilerin sürü psikolojisiyle yönetildiğinin” göstergesi olarak görülebilir.  Yani herkes av konumundadır… Avcı aralarında dolaşmaktadır. Avcının kafesine düşmüşler, haberleri bile yok...

Şunu unutmayalım ki sosyal medya tüccarları, teknolojideki yenilikleri beyinlerinde keşfederek ayakta değillerdir. Tam tersi güdülebilen insanların verdiği primlerle ayaktalar. Tabi söylediklerimizden  “teknolojiyi kullanmama” gibi bir anlam çıkarılmasın. Haliyle teknolojiyi insana hizmette kullanmak elbette bir nimettir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Lakin bu nimetin, “faydadan” ziyade “zarara” yol açacak şekilde kullanılması, bireyi ve toplumları yüceltmek yerine, küçültmektedir.

Sonuç olarak; teknolojiyi kullanarak işimize, manevi değerlerimize ve insanlığa bir faydamız oluyorsa, teknolojinin efendisiyiz demektir. Aksine teknolojinin esareti altındaysak kölesiyiz demektir. Unutmamalıyız ki her iyi ve kötü portre, kişinin bilinçaltına yerleşir, iyi portre iyiliklere, kötü portre kötülüklere davetiye çıkarır. Kötülüğün efendileri tarafından kontrol edilmeye çalışılan teknoloji alanında kendi yolumuzu biz belirlemeliyiz. Teknolojide kötülere ürün olmamak için…