Sembollerle dolu Kurban bayramını yaşıyoruz. Peki, bizde bıraktığı izi görebiliyor muyuz? Kurbanlarımızı keserken hangi teslimiyet ve temsiliyetle kestik? Önümüzdeki yıllarımızda ve yaşantımızda “kurbanın” hangi sembolünü taşıyacağız. Zira İsmail’in kurban edilme emri Hz. İbrahim’in ona düşkünlüğü ve sevgisi nedeniyledir. Hz. İbrahim’in ona aşırı sevgisi kurban edilme emrini doğurdu. Aynı şekilde Hz. Yakub’un Yusuf’a olan düşkünlüğü ayrılık sebebiydi…

Ne zamanki Hz. İbrahim, ilahi emir için İsmail’den vazgeçtiyse o zaman İsmail’e kavuşmuştur. İsmail canından geçtiğinde babası İbrahim’e, Hz. İbrahim İsmail’den vazgeçtiğinde İsmail’ine kavuşmuştur. Bu vaka temsiliyet ve teslimiyetin en somut örnekleri olarak bizlere sunulmuştur. Hz. Yakub da, Yusuf`tan ayrılık sebebi olan ona fazla düşkünlüğünü anladıktan sonra ve Yüce Mevla’dan af dileyince ona kavuşmuştur… Biz Müslümanlar da bizim ve Rabbimizin arasına girecek sevgi ve düşkünlüklerimizi feda etmedikçe arzuladığımız hedeflerimize ulaşamayız. Ne zamanki gönlümüzün İsmail’lerini ve Yusuf’larını feda edersek ilahi yardıma ve arzuladığımız zaferlere ulaşabiliriz.

Bize sunulan bu semboller Rabbimiz tarafından tüm insanlığa sunulmuştur. Zira bayramda kurban kesmek; paylaşmanın, yakınlaşmanın ve hatırlatmanın sembolüdür. Adıyla da müsemma olan “Kurban” temsiliyette “kurbiyet” yani “Allah’a yakınlaşma” olarak değerlendirilmiştir. Bu yakınlaşma fedakârlık ister, sevgi ister, emek ister. Bu yakınlaşma canan için can vermeyi ister. İbrahim olmayı, İsmail olmayı, Hacer olmayı ister. Diğer taraftan bu yakınlaşma için Yusuf gibi kuyulara, sürgünlere razı olmak, Yakub gibi sevgisini kalbine gömmeyi ister. Yüce Mevla bütün bunları “fenafillah olmak” için ister.

Bugün dünyaya baktığımızda Covid 19 sebebiyle yaşananlar karşısında şaşırmamak elde değil.  İslam âleminde ziyaretleri, müsafahayı hatırlatan bayrama hastalık gölgesinde “sosyal mesafelerle” girdik.  Ama etrafımızdaki tüm olumsuzluklara rağmen İbrahim’i ve İsmail’i bir teslimiyetle Kurban bayramımızı idrak ettik. Anlam dünyamızda bir iz bırakacak veya bırakmada elzem olan Kurban bayramını geride bırakacağız. Bu idraki hayatımızın esasına yükleyerek yola devam etmeliyiz. Ve bu izi tüm benliğimizle taşımaya devam etmeliyiz.

Sonuç olarak; hangi şartlar altında olursak olalım yine de bayram; kötümserlik yerine iyimserliği, ümitsizlik yerine umutları yeniden yeşertir. İsmaillerimizi kurban ederken yeniden doğmayı, iz bulmayı, yol bulmayı öğretir… Tıpkı efendimiz gibi en sıkıntılı dönemlerde bile bayramı, bayramın ruhuna göre idrak etmeyi gerektirir. Ve onun temsiliyetini hakkıyla taşımayı, hayatımızda iz bırakmayı gerektirir.