Ramazan ayının ikinci günündeyiz. Bu ayın milletimize ve bütün İslâm âlemine hayırlar getirmesini temenni ederek yazıma başlıyorum:

  Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı, müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedi mutluluğun kapısını açar. Peygamber Efendimiz; “Ramazan ayı gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, Savm, 5) buyurarak bu ayın önemine dikkat çekmiştir. Zira bu ayda iyi işler yapıp kötülüklerden sakınan mümine cennetin kapıları açılmakta, cehennem kapıları kapanmaktadır. Bir başka hadiste ise Allah Resulü “Niyet ederek ve ecrini Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları affolunur” (Buhari, Savm, 6) müjdesini vermektedir.

Ramazan ayında yapılan ibadet ve taatler, müminleri manevi kirlerden arındırır, felah bulmasına vesile olur. Bu sebeple cehennemden kurtuluşa vesile olan oruçlar sayesinde nefis terbiye olmakta ve arzular kontrol altına alınmaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Oruç kalkandır” (Buhari, Savm, 2) ifadesiyle Allah Teâla’nın yasaklarından korunmanın bir siperi olduğunu vurgulamıştır.  

Tabii ki bunlar madalyonun bir yüzü, madalyonun diğer yüzüne bakıldığında maalesef Ramazanın bir israf ayına dönüştürüldüğü dikkatlerden kaçmıyor. Bu sebeple mağfiret ve bereket ayı olan Ramazan’da israftan kaçınmak da orucun fazileti açısından önemlidir. Zira Kur’an-ı Kerim’de “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez” (Araf, /31) ayetiyle Yüce Allah, israfın haram olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Her yıl Ramazan ayı gelirken israftan söz edilir. Geçmiş yıllardan da biliyoruz ki Ramazan’ın ruhuna aykırı beş yıldızlı otel iftarları bu yıl olmayacak. Bu yıl garip ve değişik bir Ramazan geçiriyoruz ve Bayramı da değişik geçireceğiz gibi. Burada israftan söz ederken Ramazan ayının israfları sadece maddi boyutuyla değil, esas manevi israflarımızı görmeliyiz. Zira manevi israflarımız maddi israflarımızdan çok daha fazladır. Malum Ramazan-ı Şerifin ifası, manevi iklimin değerlendirilmesi, manevi boyutuyla eş değerdir.

Bu Ramazan ayında korona virüsünün getirmiş olduğu atmosferden halk olarak ibret alacak mıyız? bilemiyorum doğrusu. Camilere gitmeyişimiz, Cuma namazını ifa edemeyişimiz, teravihleri camilerde ihya etmeyişimiz ve bütünüyle değişim olarak yaşadıklarımızı sadece Çin’de ortaya çıkan ve bütün dünyayı saran bir salgın olarak okursak ibret almamış oluruz. 

Sonuç olarak; eve kapandığımız bu günlerde biraz daha tefekküre zaman bulabiliriz. Bu mübarek zaman diliminde hayatımıza ibretle baktığımız zaman yaşadıklarımız bize çok şey anlatıyor: Konumuz özelinde, israftan kaçınmamız gerektiği, bunun yanında Yüce Mevla’ya dönüşü ve acziyetimizi anlamayı haykırıyor. Ey insanlar, gelin bu tabiatın maliki ve sahibi imiş gibi davranmaktan vazgeçin. Ona hâkim olma, bozma ve ifsat etme yarışını bırakın. Yeryüzünde bozgunculuk etmeyin.  Emanete ihanet etmeyin…