ABD’nin, İran Devrim Muhafızları’nı “terör örgütü” listesine eklemesi, Trump yönetimiyle beraber daha da görünür olan israil odaklı siyasetin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Trump’ın yönetimi özellikle Obama döneminde İran ile diyalogda yumuşak politikayı değiştirme sonucunda nükleer anlaşmayı da tek taraflı olarak feshederek, Avrupalı partnerlerinin dahi tepkisini çekmişti. Yeni gelişmelerde ABD’nin İran’a karşı başta ambargo olmak üzere son “terör listesi” ile ilgili attığı adımları israil, Suudi Arabistan ve BAE bloku memnuniyetle karşılarken, ortaya çıkan yeni tabloda bölgenin güvenliğine zarar vermeyi daha da hızlandıracak gibi gözüküyor.

 Bütün bu adımların ana gerekçesi; ABD’nin israil güvenliği endeksli politikasının yansımasıdır. Zira, Trump yönetiminin Kudüs’ü israil’in başkenti olarak kabul etmesi ile Golan Tepeleri’ndeki israil işgalini meşrulaştırma kararları da bu zihniyetin arka planıdır. ABD’nin körfez bloğunu dengelerken israil’i merkeze alan Ortadoğu politikası, uygulanan keyfi yaptırımlar ve uluslararası hukukun hiçe sayılması bunun en büyük nedenidir.

ABD’nin ve İran’ın karşılıklı “terör örgütü” tanımlamaları sonucunun diğer bir yansıması ise; Irak ve Suriye’de ne olacağı sorusudur. Terör tanımı sonrasında, Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren ABD kuvvetlerinin ve İran Devrim Muhafızları’na bağlı askeri varlığın karşılıklı adımların atılması belirleyici olabilir. Bu adımlar sonrasında muhtemel bir çatışmada Irak’ta ve Suriye’de dengeler yeniden değişecektir. Bu da bölgeyi yeni bir kaosa sürükleyebilir. Fiili bir çatışma durumunda ise İran’ın Suriye’deki varlığı oldukça fazla ve etkin olduğundan, ABD’nin sahadaki kara gücü olan YPG’nin aktif olarak İran’a karşı pozisyon alması kaçınılmazdır. Bu durum Suriye’deki taşların yeniden dizayn edilmesine yol açabilir. Irak’ta ise böyle bir tablonun İran’ın doğrudan Irak merkezi hükümetine bağlı “Haşdi Şabi milislerinin” varlığı Irak merkezi hükümetinin taraf seçmesini beraberinde getirecektir.

Buradaki kanaatim; İran’ın ve ABD’nin direk olarak karşı karşıya gelmekten ziyade şimdilerde olduğu gibi Ortadoğu’da adeta küçük bir Soğuk Savaş’ın yaşanması ve ABD’nin İran’a yaptırımlar ve siyasi manevralarla sınırlandırmayı tercih ettiği bir denklemi ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda, İran Devrim Muhafızları’nın terör örgütü olarak ilan edilmesini, doğrudan İran’ı hedef almaktan çok, İran ile ortak hareket edecek kurum ve devletlere karşı bir baskı aracı olarak görüyorum. Ayrıca israil’in güvenliğini önceleyecek bir denklemde İran’a karşı doğrudan askeri müdahalelerde bulunan partnerlerinin de cesaretini artıracaktır… Kısacası ABD için “terör” veya “terör tanımı” araçsallaştırılmıştır. Bir hedefe ulaşmak için istediğini terörist istediğini dost ilan edebiliyor. Bu tamamıyla kendi senaryosunun bir sonucudur. İran Devrim Muhafızları’nın bu listeye alınması da sadece bunun bir parçasıdır.