Şimdiden yerel seçimler için yoğun bir şekilde belediye başkan adayları konuşuluyor. 30 Mart seçimlerine kadar da başkan adaylarının profilleri konuşulacak. Bu kadar aday adayının her seçmenden birinin, köyünü, mahallesini, şehrini idare etmek için bu kadar “hevesli” olması, ağır mı ağır bir “sorumluluğun” altına girmek için yarışması gerçekten hizmet endişesi mi? Yoksa başka egolar mı?

Geçmiş seçimler tecrübesinden de yola çıkarak yaşadığım Mardin Kızıltepe ilçesinin kangren haline gelen sorunları hala ortada duruyor. Şimdiye kadar seçilen adayların köyüne, mahallesine, şehrine ne yapacağına dair ortaya bir fikir, bir proje koymaması gariptir. Fikri, projeyi bir kenara bırakın, köylerimize, mahallelerimize, şehirlerimize ilişkin en küçük bir vizyon kırıntısına dahi rastlanmıyor. Tamamıyla siyasi argümanlar üzerinden koltuğa oturma hevesleriyle hareket ettiler/ediyorlar.

Bugün de görünen, bu argümanları sonuna kadar kullanacaklarıdır. Hatta ehliyet ve liyakatten ziyade “kim-kimin ayağını kaydırma” ve itibarsızlaştırma derdindedirler. “Onun bir açığını yakalasam da önümden çıksın” hesapları peşindeler. Aynı partiden oldukları halde birbirlerine atmadıkları iftiralar kalmıyor. Bu düşüncedeki adayların halkın faydasından ziyade halkın ayağını kaydıracağı kaçınılmazdır. Zira koltuk için kendi dostunun veya fikirdaşının ayağını kaydırmaya çalışan kişinin halkı aldatması kaçınılmazdır.

Siyasi partilerin aday yapıları, siyasetin yapısal sorunları ve “başkan” olmanın iştahları kabartıcı cazibesi içine düşen egoların kırılacağına dair pek umut görünmüyor. Geleceğe ilişkin olarak, sadece parayı, personeli idare edecek bir belediyecilik anlayışı olmamalıdır. Vizyona, ufka, tasavvur ve tahayyüle dayalı bir belediyecilik anlayışı teşvik edilebilir. Hem yaşanılır bir ortam hem de erdemli bir nesle öncülük edecek şehirlere ilişkin hayalleri olan birilerine ihtiyaç var.

Denenmişi tekrar denemenin bir anlamı olmayacağı gibi yeni bir gelenekten gelen birilerine ihtiyaç vardır. Çünkü yaşadığımız mekânların devasa sorunları var ve bu sorunlar birikiyor, kördüğüm oluyor, içinden çıkılmaz hal alıyor. Şehirlerimizin, bırakın 50 yılı, önümüzdeki 5 yıl sonra nerede olacağına, nasıl olacağına dair bir tasavvur, bir vizyon göremiyoruz. Ve sadece fiziki şartlarla ilgili değil, yerel yönetimlerin manevi anlamda teşvik edici çalışmalara da ihtiyaç vardır. Kanalizasyon, yol, köprü, trafik, çöp elbette önemli. Ama çocuklarımıza nasıl şehirler ve köklü manevi değerler bırakacağımıza dair ciddi vizyon sıkıntısı çekiyoruz.

Sonuç olarak; insanlar şehirle birlikte erdemli şehir insanları inşa etmelidir. Koltuk sevdası liyakatsiz idareciler, kötü şehirler inşa ettiği gibi, insanların kalplerini daha da çirkinleştirdiği bir döngü oluşturuyor. Ve bu döngüden kurtulmalıyız… Bütün şehirler adına diyorum ki; güzel Mardin`imiz ve insanlarına karşı doğru içten ve samimi adımlara ihtiyaç vardır. Şehirlerimiz hem fiziki hem de manevi anlamda can çekişiyor ve bunun sorumlusu siyaset değildir. Şehirlerimize, belediye başkanlarımıza, siyasete dair beklentilerimiz değişmedikçe, şehirlerimiz de değişmez, ufkumuz, vizyonumuz da değişmez.