Şu bir gerçek ki; Köklü sorunlara, geçici çözüm önerileri geliştirmek, asıl sorunu atlamakla, dolayısıyla sorunun kaynağını, nedenini görememekle sonuçlanır. Kalıcı sorunlara geçici çözüm önerileri geliştirmek, sorunları daha da derinleştirir, kangrene çevirir ve içinden çıkılamaz hâle getirir. Örneğin; eğitim sorunu, kültür sorunu ve gençlik sorunları, bu toplumun hem geçmişiyle hem de geleceğiyle ilgili köklü ve medeniyet çapında sorunlardır. Bu sorunları hem kavrayabilmek hem de hâl yoluna koyabilmek için, önce içinde yaşadığınız çağı ve gidişatı çok iyi tanımak zorundayız. Çünkü içinde yaşadığınız çağı ve yetişen genç nesli tanıyamazsak,  tanıyamadığınız bir çağı ve genç nesli değiştirme iddiasında da bulunamayız.

Sorunlarımızın “fıtrat yoluna” konulmasında bir mesafe kastedebilmemiz, hakikat ekseninde, hakikati ölçüt alarak içinde yaşadığımız sorunlara bakabilmemizle ve çağın sorunlarını da, kendi sorunlarımızı da bu şekilde sarahate kavuşturabilmemizle doğru orantılıdır. Bundan dolayı da sorun olarak gördüğüm ve bugün üzerinde durmak istediğim; sanal âlemin kontrolüne giren ve maneviyatı zayıflayan bir gençliğe dikkat çekmek istiyorum.

Zira kitap ve kaynak okuma gençlerin hayatlarından nerdeyse tamamen çekiliyor. Kontrolsüz bir şekilde sanal âleme batmış, manevi değerleri zayıflayan ve yüz yüze gönül gönüle iletişimi bilmeyen bir nesil var karşımızda. İşin ilginç yanı sanal iletişimden dolayı da mutlu değiller… Yapılan istatistikler de sanal âlemi kontrolsüz kullanan özellikle gençlerin yarısından fazlası mutsuz olduklarını söylüyorlar. Hiç kendilerine güvenmiyorlar. Gelecekle ilgili bir planı olmayan ve onların bu kendilerine değer vermeyişleri, sözünü ettiğimiz maneviyatsızlıktan yakından bağlantılı olduğu gibi depresyon, endişe gibi hastalıklara giriş kapısı adeta…

Bütün bu olumsuz duyguların bir parçası da sanal âlemde kontrolsüz geçirilen zamanla bağlantılıdır. Bu nedenle intihar risk faktörleri, bilgisayar veya akıllı telefonlar başında kalma süresi 1 saati geçince artmaya, 4 saati geçince tırmanmaya başlıyor. Gençlerin kendilerini yalnız hissetmelerinin 2011`den sonra çok artmasından da aynı musibet sorumludur. 2012`den itibaren akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal hayattan ve maneviyattan uzaklaşmalarıdır. Sosyal yaşamdaki ilgi ve maneviyat alanında belirgin bir düşüş ve ilgisizlik söz konusudur.

Toplum trendine baktığımızda; 2000 yılından itibaren gençlerin dine ve maneviyat arayışlarında düşüş olduğu bilinen bir gerçek. Bu toplumu ayakta tutacak yeni bir atılıma ihtiyaç vardır.  Maneviyatı güçlü bir gençlik, bir toplumun ruhu ve ruh köklerinin kaynağıdır. Gençlikse, bu ruhun yaşamasını ve yaşatılmasını sağlayan umudun kaynağıdır. Birkaç gün önce Emine Şahin`e yapılan haksızlık ve bu haksızlığı destekleyen veya bazı hesaplar doğrultusunda ses çıkarmayanlara bakıldığında yeniden gösterdi ki, kültür”ün çözülmeye, gençliğin çürümeye, “çınarların” yıkılmak istendiği bir zaman diliminden geçiyoruz...