Dikkat ettiyseniz zamana göre servis edilmiş haberler izliyoruz. Adeta “moda haber” olan “vaka” günlerce bizlere sunuluyor. Sanki başka hadiseler yokmuş gibi kamuoyunun dikkatini o tarafa çekmekteler. Bazen o haberler vatandaş üzerinde o kadar tesir ediyor ki yaşantılarına etki etmektedir. Son bir kaç haftadır ana gündemimiz; hayvanlara yapılan eziyet ve kaybolan çocuklar. Küçük bir köpeğin ayaklarının kesilmesinin günlerce Türkiye`nin kamuoyunu meşgul ettiğini ve ona benzer haberlerin o günlerde çok yapıldığı bir medya dünyası gördük. Ondan sonraki ana gündem; çocukların kaybolması ve maalesef hepsinin ölü bulunması haberleri. Artık herkes kendi çocuğunu bakkala göndermekten imtina eden bir durum yaşanıyor. Sanki başka zamanlarda ve yıllarca bu vakalar hiç yaşanmamış gibi bir algı var. Daha önce bu vakalar medyada çok konuşulmadığı için bu kadar ses çıkarmıyordu.

Bu vakaları anlatmamın sebebi, medyanın toplum üzerindeki etkisi ve kendi reytingleri için suni gündemler oluşturmalarıdır. Bütün bu gündemler medyanın toplumun gerçeği ve öz değerlerini yabana atmalarındandır. Zira Türkiye`de kendi medeniyet iddialarını önce inkâr eden, sonra da yok etmeye kalkışan zihni sömüren bir medya sistemi vardır. Türkiye medya dünyası sömürgeci bir zihniyetin ürünü olduğu için birinci sınıf bir toplum yetiştirememiştir tam tersine bunaltıcı ve yozlaştırıcı bir alan açmıştır.

Şüphesiz ki toplumun en etkili aracı olan medya, reytingler uğruna kendi neslini maneviyat açısından intiharın eşiğine sürüklemiştir. Bu konuda RTÜK`ün ilgilisizliği ise ayrı bir sorun olarak ortada duruyor. Bu yozlaştırıcı medya sistemi yıkılmadığı ve eğitim de, kültür de, sanat da, medya da kendi medeniyet dinamiklerimiz ekseninde sil baştan yeniden inşa edilmediği sürece toplumsal buhranlardan kurtulmak mümkün değildir. İnsanlığa medeniyet aktaracak dinamiklerimiz yıllardır yoz medya yayınlarıyla çıkmazlar yaşıyor.

Unutmayalım ki toplumda vahiy ışığında gerçekten devrim yapabilmek için, fikir ve kültür üreten “medyayı”  erdemli bir seviyeye getirmek lazım. Medya`dan bağımsız bir eğitim sistemi verimsiz olur. Maalesef genç kuşakların zihin dünyalarını aile de, okul da şekillendirmiyor artık. Zihin dünyalarını özellikle kontrolsüz ve reytingler peşinde koşan medya şekillendiriyor.  Dijital kültür, genç kuşakların zihin dünyalarının, zevklerinin, beğenilerinin şekillenmesinde okuldan ve aileden daha fazla etkili bir işlev görüyor çağımızda.

Dindar nesil dediğimiz bir neslin inşası için yapılacak ilk işlerden biri de medyayı toplumun öz değerleriyle uyumlu bir seviyeye getirmekle olur. Bunu sağlayacak merci de devlettir/iktidardır. 15 Temmuz darbe girişiminin ikinci yıldönümünde o günü hatırladığımızda; imanla ölüme gidenler, tankların önüne çıkmadan abdest alanlar ve minarelerden yükselen “sala sesleri” gösterdi ki bu memleketdindar bir nesle ihtiyaç duymaktadır. Bunun en sağlam yollarından biri de Batı medeniyetinin etkisinden kurtulup öz değerlerimizi temsil eden bir medyayla oluşabilir.